Davalı İSKİ'nin sorumluluğunun 89. madde kapsamında gönderilen haciz ihtarnamesindeki 220.000,00 TL. ile sınırlı olduğu, İSKİ açısından dosya alacağı miktarı 220.000,00 TL. olup, talep edilen tazminatın bu miktar olduğu, harcın bu miktar üzerinden, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki usul uygulanarak tamamlatılması gerekeceği, mahkemece yapılacak işin, talep edilen tazminat miktarını 220.000,00 TL. olarak kabul ederek, bu miktarın gerektirdiği harcın tamamlanması için müştekiye Harçlar Kanunu' nun 30. maddesindeki usule göre süre vermek ve sonucuna göre HMK. nın 150. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirerek karar vermek olması gerekeceği-
Temyize konu karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun usule yönelik bozma kararı sonrasında Mahkeme tarafından verilen hükme ilişkin olup inceleme yetkisinin Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu-
Mahkeme tarafından bir sonraki celseye kadar verilen ve ihtaratı yapılarak kesin hale getirilmeyen süre içinde ibraz edilen ıslah başvurusunun zamanında yapıldığının kabulünü gerektireceği- Dinlenilen tanıkların yeniden dinlenilmeyip ıslah çerçevesinde değerlendirilmesinin usul ekonomisi düşüncesi ile hatalı olmadığı- Dava dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davacı kadın davasını ıslah etmiş olup sadece ıslah dilekçesi ile ileri sürdüğü yeni vakıalara yönelik delil bildirebileceği- Davacı kadın ıslah dilekçesinde “fiziksel ve psikolojik baskı” demek suretiyle dava dilekçesinde olmayan fiziksel baskı (şiddet vakıasına) dayandığından, ıslah ile dayanılan bu vakıa yönünden, bildirdiği ve dinlenilen tanık beyanları ile birlikte inceleme yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinin davalıya tebliği usule aykırı olup, dilekçeler aşaması henüz tamamlanmadan mahkemece ön inceleme yapılması ve tahkikata geçilmesinde yasal olanak bulunmadığı- Mahkemece, kendisine usule uygun dava dilekçesi tebliğ edilmeyen davalı tarafça, daha sonradan davaya muttali olduğu bildirilerek sunulan cevap dilekçesinin, HMK. 136 uyarınca iki hafta içerisinde cevap verebileceği şerhi ile birlikte davacı tarafa tebliği ile dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen delillerin toplanması gerektiği-
Dava, marka hakkına tecavüz ve tazminat istemi- Davacı tarafça talebinin usulüne uygun bir şekilde açıklanmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi-
Davalının adresine çıkarılan tebligatın adresten taşınma nedeniyle bila tebliğ iade edildiği, ticaret sicil gazetesine, esnaf ve sanatkarlar odasına ve terziler odasına müzekkereler yazılarak davalının tebligata elverişli adreslerinin tespit edildiği, ancak bu adreslere çıkarılan tebligatların da adres yetersizliği ve adresten ayrılma nedenleriyle bila tebliğ iade edildiği ve davalının tebligata elverişli başka bir adresinin bulunamadığı, mernis adresi bulunmayan ve tespit edilen adreslerden de taşınmış olan ve yapılan araştırmalara rağmen yeni adresi de tespit edilemeyen davalıya bu durumda ilanen tebligat yapılması gerekirken, mahkemece, davacıya verilen kesin süre içerisinde davalının adresine yönelik eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-Tebligat eksiliğinin giderilmesi için mahalline iade edilen dosyada bu kez davalının tebligata elverişli adresi tespit edilmiş ve gerekçeli karar ile davacı yanın temyiz dilekçesi bu adreste davalının eşi ve oğluna tebliğ edilmiş olup, artık tebligat eksikliği de giderilmiş olduğuna göre yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği-
Davalı işverenin davacının asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığını bankalara bildirdiği yazılarla açıkça ifade etmesi, davacının diğer şoförlere göre davalı işyerinde daha fazla ve yüksek ücretle çalıştığına ilişkin davacı tanıklarının birbirini doğrulayan beyanlarının bulunması, emsal ücret araştırması sonucunda bildirilen ücret miktarı, HMKnun 200. maddesinde belirtilen senetle ispat sınırının 2012 ve 2013 yılları için 2.500TL olması ve tespit edilen aylık ücretin bu miktarın altında kalması hususları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının ücretinin asgari ücretin 1.69 katı olarak kabul edilmesinin isabetli olduğu- Davacı vekili uyuşmazlık konusu dönemini kapsayan şekilde ayrı ayrı ay ve yıl belirtmek suretiyle davacının aldığını iddia ettiği gerçek ücret miktarını açıklayarak talebini ayrıntılı, açık ve anlaşılır şekilde belirttiğinden, somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirdiği anlaşılan davacı tarafın talebinin açıklattırılmasına gerek olmadığı-
Davacı şirket, ortaklığın borçlandığı çeklerin ödenmesi için aynı zamanda adi ortaklık yöneticisinin sahibi olduğu çek hesabı sahibi davalı Ltd. Şti.'ye para gönderdiğini, çekler vaktinde ödenmeyip karşılıksız çıkınca aleyhine yapılan icra takibi alacaklısına çek bedellerini tekrar ödemek zorunda kaldığını, hâl böyle olunca havaleyle gönderilen paraların yönetici ortak tarafından ortaklık iş ve eylemleri için değil şahsi harcamalar için kullanıldığını ve davalıların kendisi aleyhine haksız şekilde zenginleştiğini ileri sürerek ilamsız icra takibi başlatmış ve itiraz üzerine de itirazın iptali davası açmış olup, alacak iddiası, ortaklık hak ve borçlarıyla ilgili olmayıp taraflar arasındaki ilişkinin ileri sürülüş biçimine göre artık ortaklardan biri için şahsi alacak hâline gelmiş bir bedelin iadesi niteliğinde olduğundan, davacı olma sıfatının da ortaklığa değil alacak hakkının sahibi olan davacı şirkete ait olduğu- "Uyuşmazlıkta davacının taraf sıfatı bulunduğu yönündeki kabule iştirak edilmekle beraber, Özel Daire kararında yalnızca adi ortaklığa ilişkin kanun hükümlerine dayanılmasının isabetli olmadığı, zira uyuşmazlığın davalıların konum ve alacak iddiasının mahiyetine göre haksız fiil hükümlerine de temas edeceği, kararın bu yönde ayrı bir açıklama içerir şekilde değişik gerekçeyle bozulması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Haksız fiile dayalı olarak açılan alacak davasında; alacak miktarı davadan önce delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda belirlendiğinden, davacının belirsiz alacak davası açmasının hatalı olduğu- Dava dilekçesinde belirtilen alacak miktarı dikkate alınarak bu miktar yönünden mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya bir haftalık kesin süre verilmesi (HMK. 119/2) ve duruma göre davaya kısmi dava olarak devam edilmesi gerektiği, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- "Şartları oluşmadan belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın, dava şartı noksanlığı nedeniyle mahkemece usulden reddedilmesi gerektiği" görüşünün kabul edilmediği-