Davacının hileye dayalı sözleşmenin iptali talebi incelendiğinde; davacı taraf 113 parsel sayılı taşınmazın kendi parselleriyle birleştirilerek inşaat yapılacağı yönünde hileye maruz kaldığı iddia etmekle, tapu kayıtlarının aleni olması nedeniyle davacının ilgili parselin davalıya ait olup olmadığını sözleşme ve parselin iskan tarihi itibariyle bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi, 113 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan bina için 30/06/2016 tarihinde iskan ruhsatı alındığı göz önünde bulundurulduğunda oturabilir vaziyete gelen binanın fark edilmemesinin de hayatın olağan akışına aykırı olacağı, davacının kendi taşınmazı olan 114 ve 115 parsel sayılı taşınmazlarla 113 parsel sayılı taşınmazın birleşmediğinin ayrı ayrı yapılan inşaatlardan anlaşılacağının açık olduğu, bu nedenle davacının hile iddiasının en geç 30/06/2016 tarihinde öğrenmiş sayılacağının kabulü ile mahkemece sözleşmenin hile nedenine dayalı fesih talebine yönelik davanın hak düşürücü süre aşımı nedeniyle usulden reddine dair kararının yerinde olduğu- Davacının, dava dilekçesinde çeşitli alacak kalemleri için ayrı ayrı bedel belirtmeksizin toplam bir alacak talep ettiği, mahkemece 6100 sayılı HMK'nın 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, her bir alacakla ilgili ne miktarda istemde bulunduğu hususunda davacıya HMK.119/1-ğ ve 119/2 maddeleri uyarınca yönteminde kesin süre verilmesine rağmen davacının kesin süreye riayet etmediği, bu nedenle mahkemece davacının alacak talebiyle ilgili açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde de isabetsizlik bulunmadığı-

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başv ...