Mahkemece yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve taraf tanıkları HMK. mad. 243, 244 gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağrılarak, ve HMK. mad. 259, 290/2 uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar  keşif yerinde dinlenerek dava konusu taşınmazların ilk malikinin kim olduğu, zilyetliğin kim tarafından, hangi tarihler arasında ve ne şekilde sürdürüldüğü,ne şekilde intikal ettiği ve ne şekilde tasarruf edildiği yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde, HMK. mad. 261 gereğince, giderilmesine çalışılması gerektiği-
Taşlık niteliğindeki bir yerin güçlendirmek amacıyla getirilen toprak dışında, yoğun bir toprak taşınarak taşlık alanın üzerinin doldurulmasının ve tarım arazisi haline dönüştürülmesinin ihya sayılmadığı, ihyadan amacın; yoğun emek harcayarak ve para sarf ederek işlenmemiş toprakların tarım arazisi haline getirilmesi olduğu, dava konusu taşınmazın açıklanan ve belirlenen niteliği karşısında böyle bir yerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı-
Muris muvazaasına hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, belge altındaki imzanın miras bırakana ait olması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davanın dinlenemeyeceği-
Davacılar kayıt maliki ile murisleri arasında şifahi olarak ölünceye kadar bakım sözleşmesi düzenlendiğini iddia etmiş iseler de, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin geçerliliğinin resmi şekilde yapılmasına bağlı olduğu, davacılar murisi ve ölümünden sonra davacıların bu nitelikteki sözleşmeye dayanarak tapulu taşınmazlarda sürdürdükleri zilyetliğin hukuki bir değeri de bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Murisin ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğuna göre, davanın mirasçılardan birine karşı yöneltilmesi yeterli olmayıp bütün mirasçılara yöneltilmesinin ve taraf teşkili sağlanmasının gerekeceği-
Gayrimenkulün aynına ilişkin uyuşmazlıklarda taraf tanıklarının ve mahalli bilirkişilerin taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenmelerinin gerektiği, bu amaçla taraflara tanıklarını hazır etme görevi verilemeyeceği, taraflardan bildirdikleri tanıklarının keşif gününü bildirir davetiye ile çağırılması, tanık ücretlerinin depo ettirilmesi, tebligatların yapılması için makul bir sürenin bulunmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla hakim tarafından tayin edilen tüm sürelerin usul ve yasaya uygun olmadığı, öte yandan, genel mahkemelerde açılan gayrimenkulün aynına ilişkin davalarda tespit bilirkişilerinin dinlenmesine ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığı-
Taşınmazın şu an ki durumunun tespiti bakımından değişik açılardan fotoğrafları çektirilerek, mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya kapsamına alınmasının, iddia ve savunma çerçevesinde toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde belirtilen miktar sınırlamaları da göz önünde bulundurularak, sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği, eksik incelemeyle karar verilemeyeceği-
Kadastro tutanağı düzenlenmeyen ve paftasında yol olarak gösterilen yerle ilgili olarak kadastroya tabi olması yolunda herhangi bir iddia vaki olmamış ve dava tarihine kadar geçen süre içerisinde hak arama yoluna başvurulmamış olduğundan, davanın, makul sürede açılmadığı ve dava konusu taşınmazın paftasında yol boşluğu olarak gösterildiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıl geçmediği dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Mülkiyetin tesbiti davasında, uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümü yol niteliği ile kamu emlakına dönüşerek kamu malı niteliğini kazandığından, bu yerin özel mülkiyet şeklinde tapuya tescilinin mümkün olmadığı, tescil kararı verilemediği durumlarda mülkiyetin tesbitine karar verilmesi gerekeceği, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri TMK. mad. 713/3 uyarınca kanuni hasım durumunda olduğundan, eksik harcın davacı taraftan alınmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazda kayıt maliki M. Cinci’nin 1981 yılında ölmesi, taşınmazın öncesi itibariyle yapılan pay satışları, imar uygulamasının zilyetliği kesmeyeceği gözetilerek 17.03.1981 ölüm tarihinden 23.02.2009 dava tarihine kadar yasada yazılı 20 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle maddede yazılı diğer kazanma koşullarının ispat edilmesi halinde tapu kaydının hukuki değerini yitirmesinin mümkün olduğu, bu bakımdan davacı lehine diğer kazanma koşullarının dava tarihine kadar gerçekleşip gerçekleşmediğinin önem kazandığı, mahkemece bu bakımdan yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığı-