Dava, TMK.’nun 713/2 maddesinde yazılı ölüm nedenine dayalı iptal ve tescil davasıdır. TMK.’nun 713/2. maddesi aynı maddenin birinci fıkrasına yollamada bulunmak suretiyle bir düzenleme getirmiştir. Bu tür davalarda HGK.’nun 17.02.2010 tarih 2010/8-58 Esas, 2010/ 78 sayılı kararında da açıklandığı üzere davanın başarıya ulaşması halinde gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine, diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse TMK.’nun 713/2. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil davalarında kayıt malikinin mirasçıları harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar. Mahkemece davalıların yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Kural olarak, davanın hazırlanması prensibi gereğince; davacının, davalı tarafın ve dava konusu yapılan yerlerin doğru belirlenmesinin gerekeceği, ancak, dava konusu taşınmazların ada ve parsel numaralarının, yazım hatası veya beyan yanlışlığı nedeniyle her zaman doğru olmayabileceği, karar aşamasına kadar (karar dahil) düzeltilmesinin mümkün olduğu-
Kadastro Mahkemesinin müdahale talebini geçit hakkı davası olarak nitelemesinin eldeki davayı etkilemeyeceği, mahkemece, davacıların kadastro tespitinden önceki zilyetlikle iktisap iddiaları doğrultusunda taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun olarak taraf tanıkları celp edilerek keşif mahallinde dinlenmeden hüküm kurulmuş olmasının HMK.nun 27. (HUMK.nun 73. m.) maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, anılan yasa maddesine göre hukuki dinlenme hakkının ispat hakkını da kapsadığı-
Kadastro Mahkemesince verilen görevsizlik kararının temyiz edilmeden 19.02.2010 tarihinde kesinleştiği, HUMK.nun 193/3 maddesi hükmü uyarınca, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacı tarafın 10 gün içerisinde dilekçe vermesinin veya yeniden çağrı kağıdı göndermesinin zorunlu olduğu, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağı, 10 günlük süre hak düşürücü süre olup mahkemelerce re'sen kendiliğinden dikkate alınmasının gerekeceği-
Davalı vekilleri temyiz dilekçesinde delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının yerine getirilmesinden sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği halde tarife hükümlerine aykırı olarak vekalet ücretinin yarısına hükmedildiğini açıklayarak hükmü bu yönden temyiz etmiş ise de yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş olup, yeniden yapılacak yargılama sonucunda yargılama gideri ve vekalet ücreti yeniden değerlendirileceğinden bu hususun bozma nedeni yapılmadığı-
Mahkemece yapılacak işin; gerekirse keşifte bilgisine başvurulan fen elemanı dışındaki yeni bir uzman teknik bilirkişiden tarafların, Yargıtay’ın ve mahkemenin denetimine açık davaya konu taşınmazdaki evin bulunduğu bölüm ile taşınmazın bahçe olarak kullanılan ve bor olarak bırakılan bölümlerini ayrı ayrı gösteren rapor ve kroki alınarak; az önce açıklanan madde gereğince açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde taleplerden her biri hakkında verilen hükümlerin ayrı ayrı gösterilmesi suretiyle hüküm kurulması olmasının gerekeceği-
Geçersiz sözleşmeye dayalı taşınmaz alım satımlarında herkesin verdiğini geri alacağı, 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ile 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararlarının buna imkan tanıdığı, sözü edilen İçtihatı Birleştirme Kararları uyarınca davacının ancak harici satış bedelinin tahsiline karar verilmesini isteyebileceği, bir başka anlatımla, taşınmazın dava tarihindeki gerçek bedelinin tahsilini isteme olanağının bulunmadığı, harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gözönünde tutularak satış tarihinden dava tarihine kadar güncelleştirilmek suretiyle hüküm altına alınmasının olanaklı olduğu-
Sulu ve kuru arazi ayrımında 5403 sayılı Kanun hükümlerinin gözönünde bulundurulacağı da dikkate alınarak, anılan Yasa hükmü uyarınca yerel bilirkişiler ve ziraatçı bilirkişiden dava konusu taşınmazın niteliği belirlenerek hüküm kurulurken gözönünde bulundurulmasının gerekeceği, ayrıca, sırt ve bayır olarak tescil harici bırakılan bir yerin mahalli örf ve adete göre mera olarak kullanılıp kullanılmadığının yöntemine uygun biçimde soruşturulmasının icap ettiği-
Tanık ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesinin, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmesinin gerektiği, mahkemece, eksik inceleme ile yeterli nitelikte hava fotoğrafı uygulaması yapılmadan yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tanık ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesinin, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmesinin gerekeceği, mahkemece, eksik inceleme ile yeterli nitelikte hava fotoğrafı uygulaması yapılmadan yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-