Borçlu şirketin alacaklılarını zarara uğratmak için mevcudunu eksiltmek amacıyla mallarını başka şirkete devrettiği iddiası nedeniyle, her iki şirkete ait kayıtların uzman bilirkişilerce karşılaştırmalı olarak incelenmesi gerekeceği ve borçlu şirketin mal varlığının büyük bir bölümünün icra marifetiyle satıldığı savunması nedeniyle de ilgili icra dosyasının da getirtilip incelenmesi gerekeceği–
İcra ve İflâs Kanununda yer alan suçlarla ilgili yargılama usulü, İİK.nun 349. maddesinde açıkça düzenlenmiş olduğundan, şikayetin dilekçe ile veya şifahi beyanla icra mahkemesine yapılacağı (C. Savcılığınca iddianame düzenlenerek kamu davası açılmasına gerek bulunmadığı)–
Malları satın alan şirketin, borçluların kardeşi ve halasının oğluna ait olduğunun iddia edilmesine göre, akrabalık bağının tespiti amacıyla nüfus kayıtları getirtilerek ve her iki şirkete ait defter ve kayıtlar üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle muvazaa iddiası araştırılmadan eksik inceleme ile sanıkların beraatlerine karar verilemeyeceği-
Sanığın, aleyhindeki takipten kısa bir süre sonra başlatılan bir başka icra takibi ile ilgili olarak, takibin açıldığı gün icra dairesine giderek ödeme emrini tebellüğ edip, borcu kabul ettiği gibi dosyanın kesinleşmesi için kanuni sürelerden ve itiraz haklarından feragat ettiği dikkate alındığında, taraflar arasındaki borç ilişkisinin asıl olmayan borç ikrarına dayanıp dayanmadığının araştırılmasının gerekeceği-
Alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçundan dolayı iddianame ile dava açılmasına gerek olmayıp, icra mahkemesine verilecek dilekçe ile veya şifahi beyanla yargılamaya başlanacağı-
İcra ve İflâs Kanunu'nda düzenlenmiş olan suçlarla ilgili yargılama usulü İİK'nun 349. maddesinde açıkca belirtilmiş olduğundan, şikayetin İİK'nun 346. maddesinin son fıkrası uyarınca yetkili kılınan "icra takibinin yapıldığı yerdeki icra mahkemesine yapılması" gerektiği (C. Savcılığınca iddianame düzenlenerek kamu davası açılmasına gerek bulunmadığı)–
Alacaklı tarafın, alacağın tahsiline yönelik hiçbir işlem yapmaması ve taşınmaz üzerindeki haczi kaldırtması göz önüne alındığında, sanığın alacaklıyı zarara uğratmak maksadıyla mevcudunu eksiltme suçuna ait kastının varlığından söz edilemeyeceği-
Suç tarihi 1/6/2005 tarihinden önce olduğu takdirde, zamanaşımı süresi daha lehe olan 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2 inci maddelerine göre saptanması gerekli olup, buna göre, 5 yıllık asli ve 7,5 yıllık kesintili zamanaşımı süresine tabi olacağı-
Borçlunun, hakkındaki icra takibinden kısa bir süre sonra yakın akrabası tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle bizzat icra dairesine giderek borcu kabul edip, takibin kesinleşmesi için kanuni sürelerden ve itiraz haklarından feragatta bulunması ve yine kısa bir süre sonra da taşınmazını adı geçen akrabasına satması gibi hususlar dikkate alındığında, borç ilişkisinin asıl olmayan borç ikrarına dayanıp dayanmadığı incelenmeden beraat kararı verilemeyeceği-
Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu azaltmak suçunun oluşup oluşmadığı incelenirken sanık adına kayıtlı bulunan aracın takip tarihinden kısa bir süre önce diğer sanığa hangi bedelle satıldığı ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla satılıp satılmadığı hususları ile borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borçlunun borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı olup olmadığı konularında araştırma yapılması gerekeceği–