Uyuşmazlık, İİK'nun 106 – 110. maddeleri gereğince hacizlerin kaldırılmasına ilişkin ise de, şikayetçi 3. kişi olup, ilk derece mahkemesi kararının kesin nitelikte olmadığı-
İİK 363. maddesine göre, istinaf yoluna başvuru süresinin kararın tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün olmakla, karar borçlu asile 07.03.3019 tarihinde tefhim edilmiş olduğu- UYAP üzerinden yapılan inceleme neticesinde; borçlu vekilinin, vekaletname başlığı altında 13.3.2019 tarihinde, vekaletnameye ekli olarak süre tutum dilekçesi de ibraz etmiş olduğu ayrıca gerekli harç ve giderinin de 14.03.2019 tarihinde yatırılmış olduğu, belgelerin havale tarihi itibari ile de, borçlu vekilinin süresinde istinaf isteminde bulunduğunun anlaşıldığı- O halde; Bölge Adliye Mahkemesince, süresinde istinaf süre tutum dilekçesinin verildiği gözetilerek, gerekçeli istinaf isteminin incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istinaf talebinin yasal süre aşımından reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Dava konusu yönünden esasa dair verilen ilk karar yerel mahkemenin kararı olup, kanun yolunun belirlenmesinde esas alınması gereken tarihin, adı geçen mahkemenin esasa ilişkin karar tarihi olan 28.09.2020 olduğunun kabulü gerekeceği, hal böyle olunca, inceleme konusu kararın, tarihi Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başladığı 20.7.2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanun’la değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tabi bulunduğu-
İİK.'nun 363. maddesine göre istinaf yoluna başvuru süresinin tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün olduğu, ancak pandemi nedeniyle 7226 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesi uyarınca 13/03/2020 tarihinden itibaren 30/04/2020 tarihinde kadar diğer sürelerle birlikte HMK. da belirlenen istinaf sürelerinin işlemesinin durduğu, 30/04/2020 tarih ve 31114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla durma süresinin 15/06/2020 tarihine kadar uzatıldığı, 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesi ile bu sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağı, durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacağı-
30.04.2019 tarihli ilk derece mahkeme kararının tarafların yüzüne karşı verildiğinin, borçlu vekilinin işbu karara karşı 01.05.2019 tarihli süre tutum dilekçesi sunduğunun, ayrıca kararın borçlu vekiline 08.05.2019 tarihinde tebliğ edildiğinin ve sonrasında borçlu vekilinin 14.05.2019 tarihli ayrıntılı istinaf başvuru dilekçesini sunduğunun, bu durumda, borçlu tarafından, ilk derece mahkeme kararına karşı süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulduğunun anlaşıldığı, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun şikayetine yönelik istinaf başvurusunun esası incelenerek, oluşacak sonuca göre olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Takipte işleyecek faiz oranı tahsil tarihine kadar devam edeceğinden bu aşamada miktarın kesin olarak belirlenemeyeceği, bu nedenle istinaf başvurusunun esastan incelenmesi gerekeceği-
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hak ihlali kararının başvuru yapılan dosyaya özgü olduğu, genel mahkemede yargılama yapan diğer mahkemeleri bağlamayacağı, somut olayda istinaf ve temyize gelen alacaklının Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kullanmadığı bir başka deyişle kendisi hakkında hak ihlali kararı verilmediği anlaşılmakla, yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Hacizde İİK m. 97 ve 99 uygulanmasına yönelik şikayet taleplerine ilişkin verilen ilk derece mahkemesi kararlarında istinaf ve temyiz yolu açık olduğu- İcra müdürlüğünce haczin İİK m. 97 uyarınca yapılmasına karar verilip, prosedür gereği dosyanın icra mahkemesine, takibin devamı ya da durdurulması konusunda bir karar verilmesi için gönderildiğinde, icra mahkemesince yapılacak değerlendirmede, haczin İİK m. 99 uyarınca yapılmış olduğu sonucuna ulaşılması halinde, icra müdürlüğünün talebinin reddi ile İİK. m. 99 uyarınca işlem yapılması için dosyanın icra müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerektiği-
İcra İflas Kanununa 5311 sayılı Kanunla eklenen geçici 7. maddesine göre; bölge adliye mahkemelerinin 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra İflas Kanunu'nun bu kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı- İncelemeye konu mahkeme kararının ise, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20/07/2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tâbi bulunduğu-.
Şikayete konu ihale tarihinden önce, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin itirazın iptaline ilişkin kararının temyizen bozulduğu görülmüş olup ihaleye konu taşınmazın bu aşamadan sonra satışının mümkün olmadığı, ihale ve şikayet tarihlerinden sonra verilen itirazın iptali kararı ve bu kararın onanmasının şikayete konu ihale yönünden geriye etkili sonuç doğurmayacağı- Taraflara tefhim edilen kısa karar ile şikayetin reddine karar verildiği, gerekçeli kararda ise şikayetin reddi ile birlikte borçlu aleyhine ihale bedelinin % 10’u oranında para cezasına hükmedilerek kısa karar ile gerekçeli karar hüküm fıkraları arasında çelişki yaratılmasının da isabetli bulunmadığı-