İcra mahkemesince verilen kararlara karşı, istinaf yoluna başvuru süresinin tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren on gün olduğu, istinaf dilekçesinin bu süre geçirildikten sonra verilmesi halinde istinaf isteminin süre yönünden reddi gerektiği-
İflas Müdürlüğünün "ikinci alacaklılar toplantısında İİK. 228 uyarınca taraflarına istihkak davası açmak üzere 7 günlük süre verilmesine ilişkin" işlemine yönelik şikayet üzerine icra mahkemesi kararlarının kesin nitelikte olduğu-
İİK. 363/1 uyarınca, istinaf yoluna başvuru süresinin, tefhim veya tebliğden itibaren on gün olduğu- Tefhim edildiği tarihten itibaren on gün geçtikten sonra yapılan istinaf istinaf isteminin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin hatalı olduğu-
Süresinde istinaf süre tutum dilekçesini verdiği halde, istinaf gerekçelerini içeren dilekçenin süresinde verilmemesi ve süre tutum dilekçesinde de istinaf sebeplerinin belirtilmemesi halinde, Bölge Adliye Mahkemesi’nce, kamu düzeniyle sınırlı inceleme yapılarak karar verilmesi, kamu düzenine aykırılık da bulunmaması durumunda da istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği-
Uyap üzerinde silinmiş evraklar arasında görülen süre tutum dilekçesinin havale tarihinin, tefhim edilen karara karşı yasal süreye uygun olduğunun anlaşılması halinde süre tutum dilekçesinin kabul edilmesi gerektiği-
İİK. mad. 363 uyarınca, tefhimden itibaren kanun yolu süresinin başlaması için hükmün, HMK. mad. 298/3 ve 294/3 uyarınca yazılıp, tefhim edilmesi gerektiği- Taraf vekillerinin yüzüne karşı tefhim edilen kısa karada, gerekçeli karar tüm unsurlarıyla tefhim edilmemesi halinde, kanun yolu süresinin tefhimden değil, gerekçeli kararın "tebliğinden" itibaren başlayacağı-
İcra dosyası kapsamında süresi içinde davaya konu menkuller yönünden usulüne uygun satış talebi olmadığından, haciz tarihi itibariyle yürürlükte olan İİK gereğince bir yıllık satış isteme süresi dolmuş olup, mahcuzlar üzerindeki haczin dava açılmadan önce kalkmış olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön koşulun, herşeyden önce hukuken geçerli bir haciz bulunması olduğu, bu koşulun bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Yargıtay tarafından re'sen gözetilmesi gerektiği- Her ne kadar Dairemizce 2014/15144 Esas, 2016/7575 Karar sayılı, 25.04.2016 tarihli karar ile maddi hataya müstenit olarak araştırmaya yönelik bozma yapılmış ise de haczin varlığına ilişkin ön koşul yargılamanın her aşamada gözetildiğinden, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddi amacıyla hüküm tesisi için kararın bozulmasına-
Taşınmaz maliki ipotek takibinde kendisine TMK. 887 gereğince muacceliyet ihbarnamesi gönderilmediğinden bahisle "takibin iptali" istemine yönelik şikayette bulunduğundan, bu kararı istinafı üzerine verilecek karar beklenmeden ihale yapılmasının mümkün olmadığı (İİK. 363/4), bu durumun, mahkemece gerek istem üzerine gerek re'sen dikkate alınması gerektiği, ipotek veren yönünden satış mümkün olmadığından bu durumda zorunlu takip arkadaşı olan borçlu şirket yönünden de taşınmazın satışının mümkün olmadığı-
İİK'nin 363/1. maddesinin (7) nolu bendinde temyiz edilebilecek kararlar arasında sayılan istihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında temyiz incelemesi yapılabilmesi için aynı fıkranın son cümlesinde yer verilen özel düzenlemeye göre icra mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin belirlenen bu miktarı geçmesinin şart olduğu, 2020 yılında icra mahkemelerince verilecek kararların temyiz edilebilmesi için temyiz konusu mahcuzların değerinin 12.600,00 TL'nin üzerinde bulunması gerekeceği, somut olayda, davaya konu menkulün değeri 58.905,00 TL olup kesinlik sınırının üzerinde olduğu anlaşılmakla ek karara yönelik temyiz isteğinin kabulüne ve yerel mahkemenin 03.02.2020 tarihli ek kararının kaldırılarak hükmün esas yönünden incelenmesine karar verilmesinin yerinde olduğu-
İstihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında, temyiz incelemesi yapılabilmesi için, icra mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin, belirlenen bu miktarı geçmesinin şart olduğu-