İcra İflas Kanununa 5311 sayılı Kanunla eklenen geçici 7. maddesine göre; bölge adliye mahkemelerinin 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra İflas Kanunu'nun bu kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı- İncelemeye konu mahkeme kararının ise, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20/07/2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tâbi bulunduğu-.
Somut olayda, icra mahkemesince kararı istinaf yoluna başvurana 02/11/2017 tarihinde tefhim edildiği halde, istinaf dilekçesinin belirli süre geçirildikten sonra, 15/02/2018 tarihinde verilip kaydettirilmiş olduğu- O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, İİK'nun 365/1-son maddesi gereğince alacaklının istinaf isteminin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, Mersin 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 02/11/2017 tarih ve 2017/715 Esas-2017/1246 Karar sayılı istinaf talebinin reddine ilişkin ek kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra alacaklının istinaf başvurusunun kabulü ile işin esasının incelenerek HMK'nun 353/1-b-2 maddesi gereğince Mersin 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 02/11/2017 tarih ve 2017/715 Esas-2017/1246 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasının isabetli olduğu-
Şikayete konu ihale tarihinden önce, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin itirazın iptaline ilişkin kararının temyizen bozulduğu görülmüş olup ihaleye konu taşınmazın bu aşamadan sonra satışının mümkün olmadığı, ihale ve şikayet tarihlerinden sonra verilen itirazın iptali kararı ve bu kararın onanmasının şikayete konu ihale yönünden geriye etkili sonuç doğurmayacağı- Taraflara tefhim edilen kısa karar ile şikayetin reddine karar verildiği, gerekçeli kararda ise şikayetin reddi ile birlikte borçlu aleyhine ihale bedelinin % 10’u oranında para cezasına hükmedilerek kısa karar ile gerekçeli karar hüküm fıkraları arasında çelişki yaratılmasının da isabetli bulunmadığı- 
İcra hukuk mahkemesince verilen kararının borçlular vekilinin yüzüne karşı verilmesi üzerine, borçlular vekilince kararın istinaf edildiğine ilişkin süre tutum dilekçesinin yasal 10 günlük süre içerisinde sunulduğu, gerekçeli istinaf dilekçesinin ise verilmediği görülmekle beraber, "muhatabın geçici mi yoksa daimi olarak mı adreste olup olmadığı" ve "geçici bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceği" hususu tevsik edilmeden yapılan gerekçeli kararın tebliğinin usulsüz olduğu (Teb. K. 21/)- Süresi içerisinde süre tutum dilekçesi sunarak istinaf talep eden borçlular vekiline gerekçeli kararın tebliği usulsüz olduğundan, borçlular vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerin, ayrıntılı istinaf nedenleri olarak kabulü ile istinaf incelemesi yapılması gerektiği-
-İİK.128/a kapsamında kıymet takdirine itiraz niteliğinde olmayan- İcra müdürlüğünce İİK. 24'e göre takibe konu edilen ilam konusu menkulün değerinin tespitine ilişkin şikayet üzerine icra mahkemesince verilen kararının temyizi kabil olduğu-
HMK'nin 321.maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gerektiği- İİK. 363/1 uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresinin tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gün olduğu- Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılmasının zorunlu olduğu- Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı-
Kararın tefhimi, "mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşeceği- Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebileceği- Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekeceği- 321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar”dan kastedilenin HMK'nin 297. maddesindeki unsurlar olduğu; Buna göre; mahkemenin, tahkikatın tamamlanmasından sonra, tarafların son beyanlarını alıp yargılamanın sona erdiğini bildirdikten sonra hükmü tefhim etmesi ve kural olarak mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususların açıklanması gerektiği- İcra İflas Kanunu'nun 363/1. maddesi uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gün olduğu- Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı-
Şikayetin reddine dair verilen kararın borçlu tarafından istinaf edilmesi ve istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, borçlunun temyiz yoluna başvurduğu ve Yargıtay 12. HD.nce "icra vekalet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerektiği" gerekçesi ile "Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırıldığı ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına" karar verildiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince bozmaya uygun karar verilmesi üzerine kararın temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmesi gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesinin bu durumda istinaf incelemesi yapma yetkisinin olmadığı-
"Kendisine TMK 887 gereğince muacceliyet ihbarnamesi gönderilmediğinden" bahisle takibin iptali istemine yönelik şikayet yoluna başvuran ipotekli taşınmaz malikinin verilen kararı istinafı üzerine verilecek karar beklenmeden ihale yapılmasının, mümkün olmadığı (İİK. mad. 363/4)- Bu durumun icra mahkemesince re'sen dikkate alınması gerektiği- İpotek veren yönünden satış mümkün olmadığından bu durumda zorunlu takip arkadaşı olan borçlu şirket yönünden de taşınmazın satışının mümkün olmadığı- O halde, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekmekte olup, ilk derece mahkemesince verilen şikayetin reddine ilişkin karara yönelik istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olmakla, bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Dairemizin, istinaf süresinin yüze karşı verilen kararlarda tefhimden itibaren başlaması gerektiğine ilişkin tespitinin, Anayasa Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesinin istinaf süresini tebliğden başlatması nedeniyle, ihlal oluşturduğu sonucuna varıldığı-