İhtiyati haciz kararlarının esas hakkında bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu, yani devam etmekte olan dava sonunda davanının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulabileceği, mahkemece İİK. 281/2 gereğince dava konusu yapılan taşınmaz üzerine ihtiyati haciz konulmuş olup, davalının haklarının korunması amacıyla teminat da alındığından, davalı 3. kişi vekilinin istinaf dilekçesinde belirtilen hususlar yerinde görülmediğinden istinaf isteminin reddinin gerektiği- 
Davanın dayanağı İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2016/... (E) ve 2015/... (E) sayılı takip dosyalarının içeriğine, tüm dosya kapsamına göre yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesine, bu tür geçici hukuki korumalara ilişkin kararların nitelikleri ve öngörülen amaç itibarıyla dosya üzerinden ve taraflarca sunulan tüm deliller sunulmaksızın verilmesinin kanunun amacına aykırı olmamasına,  İİK'nın 281/2'nci maddesi gereğince teminatın lüzum ve miktarının takdirinin mahkemesine ait olduğu gibi taşınmazların değerinin saptanması durumunda teminatın miktarına ilişkin her zaman karar verilebileceğine, ihtiyati haciz kararının dava dilekçesinde gösterilen ve harçlandırılan miktarla sınırlı olarak verilmesine göre; verilen kararda, dosya içeriği ile usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-
Sonradan borçlu tarafından imzalanan tarihin, yine borçlu tarafından aksinin teyit edilmiş olmasına, davacının borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunun somut delillerle ispatlanmamış olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Dava ön koşul yokluğundan reddedildiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Borçludan taşınmazları ilk satın alan üçüncü  kişi yönünden değerlendirme yapılmadan sadece 1,5 aylık süre içerisinde taşınmazın el değiştirmesi gerekçe gösterilerek ve sadece beşinci kişi yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Öncelikle borçludan taşınmazları ilk satın alan ve üçüncü kişi olan davalı ile borçlu arasındaki işlemlerin İİK 277 vd. uyarınca göre iptale tabi olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması gerektiği- İptale konu tasarrufların yapıldığı tarihteki inşaat durumunun usule uygun tespiti ile her bir tasarruf yönünden elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin tespiti gerektiği-  Dava dışı diğer borçlunun adresinde yapılan hacze konu mahcuz malların satışının yapılıp yapılmadığı, satışı yapılmış ise davalı borçlunun sorumlu olduğu miktar da dikkate alınarak yapılacak değerlendirme ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Asıl ve birleşen tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişi aynı taşınmaz için tazminata mahkum edildiğinden anılan dosyalardan verilen kararların infazı halinde her iki dosya yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece davalı dördüncü kişilerin nüfus kayıtlarının getirtilerek, akrabalık bağının tespitinden sonra, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlu şirketin, İİK. mad. 280 kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazlarını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle (davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere) sorumlu tutulması gerektiği- Tapuda pide fırını ve dükkan olarak görünen taşınmazların devrinin İİK. mad. 280/3 gereğince ticari işletme devri olup olmadığının ve faaliyet ile ilgili gerekli araştırma yapılmadan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, davacının gerçek bir alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verildiğine göre davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken, nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil bozma nedeni ise de, bu yanılgının giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirecek nitelikte görülmediği-
SSK Genel Müdürlüğü tarafından prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin Kurum'un alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi olduğu-
Somut olayda, davacının kambiyo senedinden kaynaklı alacağının tahsili için icra takibi başlattığı, borcun doğumundan sonra alacağın tahsilini önlemek amacıyla davalı Şirketin ve birinci dereceden akrabaları olan diğer davalıların adına taşınmazlar tescil ettirdiğinin ileri sürüldüğü, tasarrufun iptali istemi yanı sıra ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, davacı tarafın dava açmakta haklı olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği, ihtiyati haciz için davaya ilişkin tüm koşulların gerçekleşmesinin beklenemeyeceği açık olup somut olayda ihtiyati haciz kararı verilmesi için yasal koşulların gerçekleştiği kabul edilerek bir kısım taşınmaz bakımından ihtiyati haciz şerhi verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı- İhtiyati haciz şerhinin kabulünde teminat alınması veya teminat miktarının belirlenmesinin mahkemenin taktirinde olduğu, teminatın kaldırılması veya miktarının değiştirilmesinin istinafa tâbi olmadığı, diğer taraftan hukuk sistemimizde "ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz şerhi konulması "müessesesi bulunmadığı gibi sicil kaydına "davalıdır şerhi" konulmasına ilişkin yasal düzenlemenin de bulunmadığı gözetilerek bu yöne ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş olmasında da yasaya aykırı bir yön bulunmadığı- Öyleyse Mahkemece bir kısım bağımsız bölümler bakımından ihtiyati haciz koşullarının mevcut olduğu dikkate alınarak teminat karşılığında isteğin kabulüne, diğer parseller bakımından ise ihtiyati haciz ve davalıdır şerhi konulmasına yönelik talebin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
İhtiyati haciz geçici bir hukuki koruma tedbiridir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için esas hakkında kesin bir kanaat oluşmasına gerek bulunmadığı gibi tam bir ispat aranması da gerekmez. İhtiyati haciz, davacı alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulmasıdır. Hakim, ihtiyati haciz kararı verilip verilmeyeceği hususundaki takdir hakkını, sunulan deliller göre kullanacaktır. Yukarıda açıklanan ilke ve kanun hükümleri çerçevesinde ihtiyati haciz talebi bakımından yapılan değerlendirmede, davanın İİK'nin 277 ve devamı maddeleri dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, tasarrufun iptaline ilişkin davalarda geçici hukuki koruma yolu olarak sadece ihtiyati haciz talep edilebileceğinin benimsendiği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın tam olarak ispatlanması gerekmediği, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleştiği, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davaya ilişkin tüm koşulların ispatlanmasının beklenemeyeceği açıktır. Öyleyse Mahkemece tasarrufun iptali davasında geçici korunma olan ihtiyati haciz koşullarının mevcut olduğu benimsenerek ihtiyati haciz isteğinin kabulüne ve itirazın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-