İİK.’nun ihtiyati haciz kararına itiraz ve temyiz başlıklı 265/son fıkrası hükmüne göre; ihtiyati hacze itiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabileceğinin ve Bölge Adliye Mahkemesinin bu başvuruyu öncelikle inceleyeceğinin ve verdiği kararların da kesin olduğunun belirtildiği, temyize konu kararın da; ihtiyati haciz kararına itiraz üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilmiş olup kesin nitelikte olduğu, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz dilekçesinin reddine karar verilebileceği-
Dava konusu tasarrufun tarafı olan şirketin borçlu ve eşine ait olması, şirketin tasfiye aşamasında olması, borçlunun terekesinin mirasçıların mirası reddetmesi nedeniyle iflas hükümleri gereğince tasfiye aşamasında olması, lehine tasarrufta bulunulan kişilerin borçlunun kardeşi ve eniştesi olması gibi olgular birlikte değerlendirildiğinde iptali istenen davacının dava konusu alacağının davalı şirketten olan alacağı olarak değerlendirilmesi, taraf delillerinin toplanması tasfiye davasının sonucu beklenerek diğer dava önkoşulları yönünden dosyanın incelenerek varlığı halinde İİK. mad. 278, 279, 280, 283/2 kapsamında değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında aynı konuda görülen ve kesin hükme bağlanan dava olduğunda davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirse de, İİK 277 vdna göre açılan tasarrufun iptali davası ile TBK 19'a dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasının aynı davalar olmadığı-
Tasarrufun iptali davasında ilk derece mahkemesince, dava konusu taşınmazlar üzerine %15 oranında teminat karşılığında, İİK. 265 uyarınca 'itirazı kabul olmak üzere' verilen ihtiyati haciz kararı üzerine davalı-üçüncü kişi tarafından istinaf yoluna başvurulamayacağı, öncelikle ilk derece mahkemesince 'itiraz' olarak değerlendirilmesi, itiraz sonucuna göre, kararın istinaf edilmesi halinde, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davalılar bakımından aynı sebebe istinaden davanın reddine karar verilmiş olmasına karşın kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı, ne var ki bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Davanın tasarrufun iptali davası olduğuna, yaklaşık ispatın ortaya konulduğuna, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğine, somut olayda da iptali istenen tasarruf için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz kararı verildiğine, ihtiyati haciz kararının infazının UYAP üzerinden mahkeme eliyle de yapılabileceğine, icra dairesinin görevlendirilmesine gerek bulunmadığına, teminatın süresinden sonra yatırılmış olması durumunda dahi bu hususun ihtiyati haczin kendiliğinden kalkma sebebi oluşturmadığına ve sair esasa ilişkin itirazların da İİK'nın 265. maddesinde öngörülen itiraz nedenlerinden olmadığına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı-
6183 sayılı Kanunun 25. maddesine göre iptal davasının diğer davalısının borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi olduğu, asıl borçlu ile doğrudan hukuki işlemde bulunan kişinin doğrudan kötü niyetli olup olmamasının veya borçlunun alacaklıya zarar verme kastının bilip bilmemesinin tasarrufun iptali davasında aranan şartlardan olmadığı, kötü niyeti aranan kişinin dava konusu devredilmiş olan 4. kişi olduğu, dava konusu edilen tasarrufların 26/03/2015 ile 05/04/2019 tarihlerinde yapıldığı, kamu alacağının borçlusuna tebliğ edilmiş olması halinde yasal süresi içinde itiraz edilmemesi veya yaptığı itirazın Vergi Mahkemesince red edilmesi üzerine kesinleşeceği, alacağın yasal süreler içerisinde ödenmemiş olması halinde sürenin bitiminden itibaren kamu alacağının kesinleşip istenebilir duruma geleceği, 6183 sayılı Yasa ve İcra İflas Kanununun 277 vd maddeleri uyarınca ihtiyati haciz şartlarının mevcut olduğu, Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varılarak, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun isteminin 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Karar verildikten sona davalı borçlunun vefat etmesi ve mirasçılarının mirası reddetmeleri halinde, mirasın reddi kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmesi halinde mahallin sulh hukuk hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesi sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olup, talep üzerine yapılabilirliğinin de bu özelliğini ortadan kaldırmayacağı- Murisin ölüm gününde terekenin borca batık olduğunun şayi ve sabit olması durumunda da, miras reddedilmiş olacağından ve bu tespit için sınırlayıcı bir süre yasaca öngörülmediğinden bu yönüyle de mahkemece işlem yapılması imkanı bulunmakla, mahkemece usuli işlemlerin yerine getirilip taraf teşkili temin edildikten sonra sonuca göre tasarrufun iptali davasına ilişkin karar verilmesi gerektiği-
İhtiyati haczin İİK.m.281/2 ve ayrıca ve açıkça düzenlenmiş bulunmasına, ihtiyati haczin tasarruf konusu taşınmazlar üzerine konulmuş olmasına, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın kesin olarak kanıtlanmasının gerekmemesine, dosyada bir kısım delillerin bulunması ve yaklaşık ispat halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği hususunda bir duraksama olmamasına, ayrıca değişen durum ve şartlar halinde her zaman yeniden bir karar verilebilmesinin mümkün bulunmasına göre; yazılı biçim ve şekilde karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilmediği-
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, borcun doğum ve takip başlangıcı ile taşınmazların devir tarihleri itibarıyla yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesine, İİK'nın 281/2. maddesi gereğince dava konusu yapılan taşınmazlar üzerine ihtiyati haczin konulmuş olmasına, bu tür geçici hukuki korumalara ilişkin kararların nitelikleri ve öngörülen amaç itibarıyla dosya üzerinden ve taraflarca sunulan tüm deliller sunulmaksızın verilmesinin kanunun amacına aykırı olmamasına, ihtiyati haciz kararının dava dilekçesinde gösterilen ve harçlandırılan miktarla sınırlı olarak verilmesine göre; verilen kararda, dosya içeriği ile usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-