Tasarrufun iptali davasının feragat nedeni ile reddi halinde AAÜT 6/1 maddesi gereğince vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği, yargılama giderinin bu halinin davacının yararına olduğu- Dava konularından bir bağımsız bölümle ilgili dava öncesinde esastan reddedilmiş ve kesinleşmiş bulunmasına rağmen "feragat nedeni ile reddine karar verilmesi" ve yine dava konularından diğer bir bağımsız bölüm ile ilgili davalar reddedilmiş ve bu husus bozma nedenlerinden sayılmayarak kesinleştiği halde, bu bağımsız bölümler ile ilgili olarak kazanılmış hak ilkesi bertaraf edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tasarrufun iptali davaları ile hedeflenen hukuksal sonucun para alacağına kavuşmak olduğu; dolayısıyla tasarrufun iptaline konu edilen taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlık söz konusu olmadığı, HMK'nın 389 ve izleyen maddelerine göre uyuşmazlık konusu olmayan mal varlığı değerleri üzerine ihtiyati tedbir konulması mümkün olmadığına göre mahkemece 'tedbir isteminin reddine' karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı- Borçlunun adına borcu karşılayacak kayıtlı menkul ve gayrimenkullerinin bulunmadığı, aciz halinde bulunduğu, İİK'nın 284.maddesine göre dava yasal sürede açılmış, takip devam etmekte olup, borçların belli yekuna ulaştığı; herhangi bir ödeme de mevcut olmadığı, buna göre İİK 257 vd. ile 281/2 maddelerindeki ihtiyati haciz şartları mevcut olmasına göre yaklaşık ispat koşullarını taşıyan ihtiyati haciz isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK'nin 281'inci maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca, hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği; aynı Kanunun 257'nci maddesinin 1'inci fıkrasında, 'rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcuna ilişkin ihtiyati haczin koşulları'nın açıklanmış olduğu; 'ihtiyati haciz'in alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararıyla, borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulması olduğu; ihtiyati tedbirin özel bir koşulu olan ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için koşullarından biri ise, ihtiyati tedbir için öngörülmekle birlikte ihtiyati haciz içinde kıyasen uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 390/3'üncü maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun oluşması gerektiği; burada aranan ispat, tam bir ispat olmayıp ileri sürülen hakkın mevcut olduğu kanısını oluşturması yeterli olduğu-
Davanın İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ihtiyati haczin İİK.nun 281/2 maddesinde ayrıca ve açıkça düzenlenmiş bulunmasına, ihtiyati haczin tasarruf konusu taşınmazlar üzerine konulmuş olmasına, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın kesin olarak kanıtlanmasının gerekmemesine, dosyada bir kısım delillerin bulunması ve yaklaşık ispat halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği hususunda bir duraksama bulunmamasına, İİK'nın 281/2 madde hükmü uyarınca, tasarruf konusu mallar üzerine konulan ihtiyati haciz kararlarında teminatın lüzum ve miktarı bakımından hâkime takdir yetkisinin verilmiş olmasına ve yargılama sırasında değişen durum ve şartlar halinde her zaman yeniden bir karar verilebilmesinin mümkün bulunmasına göre davacının muhtemel zararları ve alacağın dava edilebilir hale geldiğine dair yaklaşık ispat verileri uyarınca ve alacağın rehinle de temin edilmemesi kapsamında mahkemece verilen ihtiyati haciz ara kararına itirazın reddinin yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin HMK'nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesinin isabetli olacağı-
Tasarrufun iptali davası-
Davacı şirketin iflasına dair verilen karar kesinleştiğinden, tasarrufun iptali davasında bakan mahkemece, bir ara kararı ile davanın ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonraki bir tarihe kadar durmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediği, ayrıca iflasın açılması ile vekilin temsil ve vekalet görevi sona ermiş olması karşısında, iflas idaresinin usulüne uygun tebligatla davadan haberdar edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra ve davaya devam edip etmeyeceği netleştirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davanın 6183 sayılı kanunun 24 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Tasarrufun iptali davalarının amacının alacaklıların para alacaklarına kavuşmalarını sağlamak olduğu; davanın konusunun tasarruflara konu taşınır ya da taşınmazlar olmadığı, bunlar üzerinde mülkiyet değişikliği gibi bir amaç güdülmediği; bu taşınır ya da taşınmazların cebri icrayla satılması ve alacaklıların alacaklarına kavuşmasının hedeflendiği, yani bu davaların konusunun da para alacakları olduğu, bundan dolayıdır ki İİK'nın 281'inci maddesinde tasarrufun iptali davalarında daha özel bir geçici hukuki koruma tedbiri öngörülmüş olduğu, buna göre mahkemece alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebildiği-
Davalı tarafça ihtiyati haczin itirazen kaldırılması talep edilmiş ise de evrak kapsamı, takip tarihi ve tasarruf tarihleri nazara alındığında, İİK. uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yeterli yaklaşık ispat şartlarının somut durumda gerçekleştiği, temlik sözleşmesi uyarınca dava dışı M.Ş. tarafından davalıya çek ile ödeme yapıldığının belirtildiği, ihtiyati haciz için alacağın varlığının kesin delillerle ispatının gerekmediği, bu itibarla mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmesi yerinde ise de somut talebin özellikleri gereği mahkemece dava dilekçesinde belirtilen dava değeri olarak gösterilen ve harcı yatırılan miktar ile sınırlı olarak ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken, temlik sözleşmesine konu miktarın tamamı üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesinin yerinde görülmediği-
Yakın akrabalar arasındaki (borçlunun, kaynının eşine ve kardeşine yaptığı) satışların iptaline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu edilen taşınmazda davalı borçlunun murisinden intikal eden 3/16 hissesi olup, yalnızca bu miktar hisseye ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği, borçluya ait olmayan dolayısı ile dava konusu olmayan hissenin de iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu tasarrufların birden fazla  olduğu (borçlu davalının kendisine ait taşınmaz hisselerini farklı kişilere sattığı) durumlarda, her bir tasarruf için ayrı harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilip davalıların sorumlu olduğu miktarın ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Davalı borçlu tarafından davacı aleyhine açılan menfi tespit davasında "borçlu olmadığının tespitine" dair verilen kararın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre tasarrufun iptali davasındaki ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-