Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğu, takibe konu çekin düzenlenmesine neden olan temeldeki borcun doğum tarihinin tespiti hem tasarrufun iptali hem de istihkak davasının esasına etki edecek mahiyette olduğundan, bu tarihin, alacaklı ve borçlunun ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile saptanabileceği- Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve İİK’nun 97/17. maddesi uyarınca alacaklının karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, borçlu tarafından ticari emtianın büyük bir bölümünün üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde, İİK.’nun -tasarrufun iptaline ilişkin- 280/3 maddesinin uygulama alanı bulacağı-
Davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati haciz talebi önce teminatsız olarak kabul ettiği ve itiraz üzerine de mahkemece teminat belirlenerek ihtiyati haciz kararı verildiği, bu durumda bahsedilen kararın davacı yönünden temyizi kabil olmadığı, açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi gerekeceği- İİK. mad. 281/II fıkrasına göre ise hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği-
Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olan davalıların yetki itirazlarını birlikte yapmaları gerekeceği- Davalılar arasındaki organik bağ nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi bulunduğu- Tasarrufun iptali davaları nispi harca tabi davalar olup karar ilam harcının takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerektiği-
Davalı borçlunun, vergi borçlusu şirketin ortağı olduğu dönemde doğan vergi borcundan ve fer'ilerinden sorumlu olduğu- İptali istenen tasarrufun anılan borcun doğumundan sonra yapıldığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği gözönüne alınarak şirketten ayrıldığı döneme kadar olan vergi borcu ve ferilerinin miktarı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması, dava konusu tasarrufun 6183 s. K. mad. 27, 28, 29, 30 ve 31 gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-"Anılan borçların vade tarihinin borcun doğum tarihi olarak kabulü ve borçlunun vade tarihinde ve tasarruf tarihinde borçlu şirketin ortağı olması nedeniyle borçtan sorumlu tutulamayacağı" gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu- 6183 s. Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği-
Tasarrufun iptali davalarının mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp,şahsi nitelikte bir dava olduğu, görevli mahkemenin; "ticaret mahkemeleri" olmayıp, "asliye hukuk mahkemeleri" olduğu-
Dava tarihinde davacı ile davalının karı koca olmadığı, davacı taraf "borçlu davalının borcunu ödememek amacı ile kendisine ait taşınmazı babası olan diğer davalıya sattığını" öne sürerek BK.nın 18 ve İİK.nın 283. maddeleri uyarınca dava açtığından, davacı tarafın dava konusu taşınmaza ilişkin olarak katkı payı iddiası olmadığına göre olayın aile hukukunu ilgilendiren yönü bulunmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından yapılan kendisine ait taşınmazlara, araçlara ve işyerine ilişkin satış (devir) işleminin ‘alacaklılara zarar verme kastıyla’ ve ‘borçlarını ödememek için’ mi ve ‘gerçek değeri ile’ mi yapıldığının ayrıca ‘borçlu şirket yetkilisinin alacaklıya zarara sokmak kastıyla gerçek olmayan borcu hakkında ikrarda bulunan aleyhine muvazaalı icra takibi yatırıp yatırmadığı’nın –varsa tarafların ticari defterleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırarak ve satın alan kişinin ödeme (parasal) gücü hakkında zabıta araştırması yaptırarak- sonucuna göre (sanıkların) hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklının aynı alacak için birden fazla tasarrufun iptali davası açması halinde, "tahsilde tekerrür etmemek üzere tasarrufun iptaline" karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının, karşı dava şeklinde kural olarak 10 günlük cevap süresi içinde ya da en geç ilk oturuma kadar açılabileceği- İstihkak davasının hiç açılmamış sayıldığı durumlarda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının ayrılmasına yönelik verilen kararın yerinde olduğu, ayırma işleminden sonra tasarrufun iptali davasının asıl davadan bağımsız bir hal aldığından, İİK mad. 281 uyarınca genel mahkemelerde görülerek sonuçlandırılabilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
6183 sayılı Kanun'un 24 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanmayacağı, davacı tarafından dava dilekçesinin sonuç kısmında tapu iptali ve tescile karar verilmesi istenmiş olsa da davadaki amaç amme alacağının tahsilini sağlamak olup, davanın tasarrufun iptali davası olduğu, yetki itirazlarının reddi ile işin esasına girilerek karar verilmesi gerekeceği-