Alacaklının gerçek bir alacağının bulunmadığı hallerde tasarrufun iptali davasının dinlenemeyeceğinden, davacı ile borçlunun oğlunun bahsedilen şirkette birlikte çalışıp çalışmadıkları, takip dayanağı bononun hangi gerekçe ile ne zaman davacıya verildiği hususları üzerinde durularak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali sırasında, borcun 6111 sayılı Yasa kapsamında yapılandırılarak ödenmesi ve dolayısıyla davanın konusuz kalması halinde, usul hükümleri gereğince yargılamaya devam edilerek tarafların dava açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre harç, yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Kamu alacağından dolayı açılan 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması gerekeceği- Borçlu tarafından kendisine gönderilen ödeme emrinin iptali için vergi mahkemesinde dava açılmış olması ve bu konuda verilen kararın henüz kesinleşmemiş olması halinde, verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin İİK mad. 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı ‘istihkak’ ve davalı alacaklının İİK. mad. 97/17. maddesi uyarınca karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, takip borçlusunun iflasına karar verilmiş ve buna ilişkin hüküm de kesinleşmiş olduğundan, dava konusu haczin İİK. mad. 193/2. gereğince düşeceği, hükümden sonra ortaya çıkan bu yeni durum karşısında konusuz kalan istihkak davasında karar verilmesine yer olmadığı, maktu karar ve ilam harcı ile yargılama giderleri ve nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesine karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerektiği-
Tasarrufun iptal davası sırasında borçlu ile hukuki muamelede bulunan üçüncü kişinin ölmesi halinde, mirasçılarının tesbiti ile kendilerine davetiye tebliğ edilmek suretiyle davadan haberdar edilmelerinin sağlanması, ondan sonra toplanan delillerin değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptal davasını kazanan alacaklının, tasarruf konusu malın borçluya aitmiş gibi haciz ve satışını isteyebileceği, satış sonucu elde edilen paradan ise alacağını alabileceği, sonradan taşınmaz üzerinde yapılan tasarrufun, iptal davası açan alacaklıya karşı hüküm ifade etmeyeceği, bu nedenle sonradan lehine ipotek tesis edilen alacaklılar ile haciz uygulayan alacaklıların, iptal edilen tasarruf oranında, iptal davasını kazanan alacaklıya karşı önceliği bulunmayacağı, bu durumda da davayı kazanan alacaklıya iptal edilen tasarruf oranında taşınmazı devralan kişinin verdiği ipotekle alacaklı olanlar ile sonradan haciz uygulayan alacaklılardan önce ödeme yapılması gerektiği-
İptal davasının dinlenebilme koşullarından birisinin 'takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması' olduğu; takip konusu alacağın çeklerden kaynaklanması halinde çekin vadeli olarak düzenlenmiş bulunması ve davacı tarafın da 'borcun daha önce doğduğunu iddia etmesi halinde mahkemece borcun 'gerçek doğum tarihi'nin araştırılması gerekeceği- Davacı bankanın sistem kayıtlarının doğruluğu kabul edildiğinde, takip konusu çeklerin tasarruf tarihinden önce keşide edilerek davacı bankaya verildiği dolayısıyla borcun, iptali istenen tasarruflardan önce doğduğunun kabulü gerekeceği-Davalı borçlu vekili "banka sistemine giriş tarihlerinin tek taraflı düzenlenmiş belge olması" nedeniyle itiraz edilerek "takip konusu çeklerle ilgili çek hesabının açıldığı ve verildiği yer olan banka şubesine müzekkere yazılarak, ilgili belgelerin istenmesi ve üzerinde inceleme yapılmasını talep ettiğinden, çeklerin davalı borçlu tarafından dava dışı Ltd. Şti'ne, anılan şirket tarafından da davacı bankaya veriliş tarihlerinin tesbiti bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği-
‘Borçlunun arsasının üçüncü kişiye satması işleminin iptali’ne yönelik açılan tasarrufun iptali davasında, davacının ‘ihtiyati haciz istemi’nin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
6183 s. Kanun gereğince açılan tasarrufun iptali davaları acele nitelikte olduğundan bu davalarda adli ara vermenin söz konusu olmayacağı-
Davacı vekilinin verdiği dilekçe içeriğinden, tarafların sulh olması nedeniyle davadan feragat edildiği anlaşıldığından, temyiz dilekçesi mahiyetindeki bu dilekçe içeriğine göre karar verilmek üzere, hükmün bozulması gerekeceği-