Tasarrufun iptali davasında yapılan tebligatlar esas alınarak icra takibinde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılamayacağı- Satış ilanının tebliğ edildiği tarihte yürürlükte olan 6099 sayılı kanun ile değişik 35/2. maddesi uyarınca tebligat yapılabilmesi, muhatabın, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunmaması şartına bağlandığından, şikayetçi borçlunun adres kayıt sisteminde adresi bulunup bulunmadığı belirlenmeden anılan maddeye göre yapılan tebligatın usulüne uygun kabul edilmesi mümkün olmadığı- Borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğundan ihalenin feshine karar verilmesinin gerekeceği-
6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca tasarrufun iptali istemine ilişkin açılan davada, şirketin ve kanuni temsilcisi olan davalı-borçlunun adresi Bakırköy, davalı üçüncü kişinin adresinin ise Büyükçekmece Adli Yargı sınırları içerisinden kaldığı, davalıların mahkemenin yetki sınırları içinde ikamet etmediği gibi şirket ve şirket temsilcisinin uzun süredir ikametgahı olarak adresinin Bakırköy ilçe sınırları içerisinde kalmış olması, halen de bu adreste bulunması, ödeme emrinin bu adreste tebliğ edilmiş olması ,hiçbir aşamada mahkemenin yargı sınırlarında yapılmış bir tebligatın bulunmadığı gerekçesiyle davalı tarafın süresi içinde yaptığı yetki itirazının kabulü ile HMK 6. ve 7.maddeler gereğince mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın karar kesinleştiğinde talep halinde yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin isabetli olduğu-
6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, görev hususunun dava konusu edilen taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerleri ile takip konusu borçtan hangisi az ise o miktara göre belirleneceği-
İİK. mad. 278/III-2 uyarınca, edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörüldüğü- Taşınmaz satışının borçludan olan alacağa mahsuben gerçekleştirilmesinin İİK’nın 279/2 maddesinde iptal nedeni olarak öngörüldüğü- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerekeceği-
Aciz belgesinin karar düzeltme aşamasında dahi sunulması mümkünse de, aciz halinin belirlenmesi, dava şartı olup mahkemece, davalı borçlu adına kayıtlı taşınmazın kıymetinin belirlenmesi ve üzerindeki takyidatlar da nazara alındıktan sonra davacı alacağını karşılayacak değerde olup olmadığı tespit edildikten sonra bir karar verilmesi gerekeceği- Davanın sadece bir taşınmaz yönünden kabul edilmişse de, bu taşınmaza alıcı çıkıp çıkmayacağı belli olmadığı gibi ne zaman satılabileceği ve o tarihteki borç miktarını karşılayıp karşılamayacağı da belli olmadığından, tasarrufun iptali davasına konu her iki taşınmaz yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun, kendisini temsil ettirdiği avukata verdiği adreste yapılan hacizde "geçici olarak bulunulduğu" iddiasında bulunduğu ve duruşma sırasında ise ısrarlı soruya rağmen borçlunun adres bildirmekten imtina etmiş olduğu, icra dosyasında borçlunun tapu kayıtlarının araştırılmasına yönelik cevabının neticesinin araştırılmamış olduğu anlaşılmış olup, borçlunun aciz hali mevcut olmakla birlikte, tapudan gelecek cevabın araştırılması ve borçlunun aciz halini ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı anlaşıldığı takdirde sürekli adres değiştiren borçlunun aciz hali var kabul edilerek yargılamaya devam olunması, dava konusu taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunup bulunmadığına yönelik olarak davacının dayandığı keşif deliline başvurulması, davacıdan tanık listesinin istenilmesi ve bedel farkına yönelik ve İİK. mad. 280/I. fıkrasına ilişkin araştırma da yapılarak hasıl alacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken "aciz belgesi sunulmadığı" gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olduğundan davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince, ihtiyati hacizlerin ve takiplerin kesinleşme tarihine göre yasaya uygun bulunan sıra cetveline yönelik şikâyetin reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında tarifeye göre hesaplanacak avukatlık ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu şeyin tasarruf tarihindeki değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden belirlenmesi gerekeceği-
Borçlunun taşınmazını mal kaçırmak amacıyla oğlu adına adına tescil ettirmesine ilişkin tasarrufun iptalini istemiyle açılan dava İİK 277 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğundan, mahkemece sadece bu yönde verilen kararla yetinilmesi gerektiği- Davada "muvazaa sebebi ile tapu iptali tescil" talebinde bulunulmuşsa da, taraflar arasındaki işlem satışa dayalı olup ortada tapuda muvazaalı şekilde düzenlenmiş bir akit tablosu bulunmadığından davacının terditli isteklerinden "muvazaa sebebi ile tapu iptaline" yönelik talebinin reddine karar verilmesi doğru değilse de, bu durum sonuca etkili görülmediği-