6183 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tasarrufun iptali davaları sonucunda mahkemece 'maktu' avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği- Ödeme emri iptal edildiğinden tasarrufun iptali davasının da görülebilirlik koşulu ortadan kalktığı- Davanın, dava koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi halinde de vekalet ücretinin maktu hükmedileceği-
Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değeri arasında misli fark bulunması nedeniyle dava konusu taşınmazın satışı bağış hükmünde olup İİK. mad. 278 gereğince iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerekeceği-
«Temlikin iptali» istemiyle açılan tasarrufun iptali davalarında, «dava konusu temlik tasarrufunun, gerçek bir borç ödemesine ilişkin olup olmadığı»nın araştırılması gerekirse mahkemece bu konuda tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekeceği-
6183 Sayılı AATUHK'nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların dinlenebilmesi için borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması gerekeceği,davacı tarafından davalı borçlu hakkında düzenlenen ödemeye çağrı mektubu,ödeme emri ve bunlara istinaden düzenlenen ihtiyati haciz kararlarının kesinleşmiş mahkeme kararı ile ortadan kaldırıldığından davanın, dava koşulu yokluğundan reddine karar verileceği-(NOT: 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. Maddesi’nin (5) ve (6). Fıkralar, Anayasa Mahkemesi’nin 19.03.2015 T. VE E: 2014/144, K: 2015/29 Sayılı Kararı İle İptal Edilmiştir.)
Çeklerde vade olmamakla birlikte ticari hayattaki uygulamada çeklerin de bono gibi vadeli kullanıldığının ve bu sebeple takip konusu borcun gerçek doğum tarihinin tespitinin 'tasarrufun iptali davalarında iptali istenen tasarrufun takip konusu alacaktan sonra yapılmış olması' ön koşulu karşısında önem arz ettiği- Davacının ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi raporundan "davacının davalı borçluya 14 adet fatura karşılığı mal sattığı ve o yıl içinde tahsilatının olmayıp alacağın sonraki yılların açılış kayıtlarında gözüktüğü, sonradan alışverişler ve tahsilatın olmadığı, davacı ile davalı borçlu arasındaki ticari ilişkinin başladığı yıl davacının davalıya 7 adet fatura karşılığı mal sattığı ve o yılın sonu itibarıyla davacının davalıdan alacaklı göründüğü, satış tarihleri ve davacının ticari defterlerinde tespit edilen ilişkinin icra takibine konu çeklerden öncesini kapsadığı" belirtilmiş olduğundan ve davacı tarafından sunulan faturalara borçlunun bir itirazı da bulunmadığından, borcun doğum tarihinin davacı tarafından sunulan faturalar ve bilirkişi raporuna göre tasarruftan önce olması nedeniyle tasarrufun iptali istemli davanın esasına girilmesi gerektiği-
Dava tarihi itibariyle yürürlükteki 6762 Sayılı TTK uyarınca, ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin (görev değil) iş bölümüne ilişkin olduğu-
İcra dosyası kapsamından davalı borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, borç tasfiye protokolünden davalı borçlunun içinde bulunduğu borçluların on bankaya 21.153.996,48 Euro borçlu oldukları, davalı borçlu hakkında düzenlenen haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup borçlunun aciz halinde olduğu, davalıların anlaşmalı boşanma ile boşandığı ve dava konusu taşınmazların davalı borçlu tarafından üçüncü kişi eşine bırakıldığı, taşınmazların davalı eşi adına tescil edildiği; kesinleşen mahkeme kararından, davalı üçüncü kişi eşin boşandığı borçlunun soyadını kullanmasına izin verildiği, davalı üçüncü kişinin dilekçesinden üçüncü kişinin dava dışı takip borçluları olan şirketler grubunun hissedarlarından olduğu anlaşılmakla, mahkemece, takip konusu kredi sözleşmelerinin düzeleme tarihi olmadığından tarihler sorularak sözleşme tarihi iptali istenen tasarruflardan önce ise davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne, kredi sözleşmeleri iptali istenen tasarruftan sonra ise, davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
6183 sayılı Kanunda, kamu alacağından dolayı açılacak iptal davalarında özel bir yetki kuralının yer almadığı, bu nedenle yetkili mahkemenin HUMK.'daki (şimdi; HMK.'daki) genel yetki kurallarına göre belirleneceği-
Davalı borçlunun davacı banka ile yapılan sözleşmede kefil olduğu, tacir sıfatını taşımadığı, bu nedenle sözleşmedeki yetki kuralının borçlu hakkında geçersiz olduğu, borçlu tacir sıfatını taşısa idi dahi borçlu ile yapılan yetki sözleşmesinin sözleşmenin tarafı olmayan diğer iki davalı hakkında hüküm doğurmasının düşünülemeyeceği, birden fazla davalının yer aldığı davalarda davanın davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemede bakılması gerektiği-
6183 s. K. uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği-