Tasarrufun iptali davalarının ticari nitelikte olmadığı, asliye ticaret ve asliye hukuk mahkemeleri arasındaki işbölümü ilişkisinin görev ilişkisine dönüşmüş olmasının da davaya ticari bir nitelik kazandırmayacağından açılan davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının ticari nitelikte olmadığı, asliye ticaret ve asliye hukuk mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisinin görev ilişkisine dönüşmüş olmasının da davaya ticari bir nitelik kazandırmayacağı-
Borçlu tarafından, davalı üçüncü kişiye satılan taşınmazın, borçlunun ailesi tarafından kullanılıyor olmasının, hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği; davalıların 1985 yılından beri arkadaş oldukları ve birlikte bir spor kulübünün yönetiminde yer aldıkları ve bu hali ile davalı borçlunun içinde bulunduğu durumun davalı 3.kişi tarafından bilenebilecek nitelikte olduğu davalı borçlunun mal kaçırmak amacıyla devri gerçekleştirdiğinin kabulü gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için geçici veya kat'i aciz belgesinin sunulması gerekeceği, tasarrufun iptali davaları tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceğinden bu tür davalarda tanık dinlenmesinin davanın değeri ve takip konusu alacak miktarıyla sınırlı olmadığı- Davacı alacaklı vekiline geçici veya kati aciz belgesi sunması için uygun bir süre verilmesi, sunulmadığı  takdirde davanın ön koşul yokluğundan reddine, sunulduğu takdirde davanın esasına girilerek dava konusu tasarrufun özellikle İİK. mad. 278/3-1 ve 2 ile 280/1 gereğince iptale tabi olup olmadığı yönünden taraf delillerinin toplanması ve davacı vekili tarafından delil listesinde bildirilen tanığının da dinlenerek delillerin tümünün değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
6183 sayılı Kanunun 26, 27,28,29,ve 30.maddelerinde sözü geçen tasarrufların vuku tarihinden beş yıl geçtikten sonra tasarrufun iptali talep edilemeyeceği, 6111 sayılı yasa uygulaması gereği olarak borcun yeniden yapılandırılması işleminin, açılmış davaları durdurmayacağı ancak İdarenin takdiri ile icra işlemlerinin yapılandırma sözleşmesi ihlal edilmediği sürece ertelenebileceği-
Davacı alacaklı, İİK. mad. 277 vd. ile TBK. mad. 19 gereğince yapılan tasarrufun iptaline, dava konusu taşınmazların tapu kaydına İİK. mad. 281/2 gereğince ihtiyati haciz kararı konulmasına karar verilmesini talep etmiş olup, davada görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu- İİK. mad. 281 uyarınca verilecek ihtiyati haciz kararı dava konusu şey ile ilgili olduğundan, görevli mahkemece değerlendirilme yapılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında yapılan tebligatlar esas alınarak icra takibinde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılamayacağı- Satış ilanının tebliğ edildiği tarihte yürürlükte olan 6099 sayılı kanun ile değişik 35/2. maddesi uyarınca tebligat yapılabilmesi, muhatabın, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunmaması şartına bağlandığından, şikayetçi borçlunun adres kayıt sisteminde adresi bulunup bulunmadığı belirlenmeden anılan maddeye  göre yapılan tebligatın usulüne uygun kabul edilmesi mümkün olmadığı- Borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğundan ihalenin feshine karar verilmesinin gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için geçici veya kat'i aciz belgesinin sunulması gerekeceği, tasarrufun iptali davaları tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceğinden bu tür davalarda tanık dinlenmesinin davanın değeri ve takip konusu alacak miktarıyla sınırlı olmadığı- Davacı-alacaklı vekiline geçici veya kati aciz belgesi sunması için uygun bir süre verilmesi, sunulmadığı takdirde davanın "ön koşul yokluğundan reddine", sunulduğu takdirde davanın esasına girilerek dava konusu tasarrufun özellikle İİK. mad. 278/3-1 ve 2 ile 280/1 gereğince iptale tabi olup olmadığı yönünden taraf delillerinin toplanması ve davacı vekili tarafından delil listesinde bildirilen tanığının da dinlenerek delillerin tümünün değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca tasarrufun iptali istemine ilişkin açılan davada, şirketin ve kanuni temsilcisi olan davalı-borçlunun adresi Bakırköy, davalı üçüncü kişinin adresinin ise Büyükçekmece Adli Yargı sınırları içerisinden kaldığı, davalıların mahkemenin yetki sınırları içinde ikamet etmediği gibi şirket ve şirket temsilcisinin uzun süredir ikametgahı olarak adresinin Bakırköy ilçe sınırları içerisinde kalmış olması, halen de bu adreste bulunması, ödeme emrinin bu adreste tebliğ edilmiş olması ,hiçbir aşamada mahkemenin yargı sınırlarında yapılmış bir tebligatın bulunmadığı gerekçesiyle davalı tarafın süresi içinde yaptığı yetki itirazının kabulü ile HMK 6. ve 7.maddeler gereğince mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın karar kesinleştiğinde talep halinde yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin isabetli olduğu-
6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, görev hususunun dava konusu edilen taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerleri ile takip konusu borçtan hangisi az ise o miktara göre belirleneceği-