Muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemiyle açılan davada, davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlemin davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olduğu, davacının katkı payı alacağının tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunduğu- Taraflar arasında ilyet bağını sağlayan akti bir ilişki bulunmadığı, istekte bulunan şahsın mülkiyet isteme hakkı olmadığından, açılan mal rejimi davalarının genel muvazaa hukuksal sebebine dayanılarak açılan derdest davalarının sonucunun beklenmesine ve mal rejimi davalarının bekletici mesele yapılmasına gerek görülmediği- Muvazaa nedeniyle açılan davalar ister olumlu veya isterse olumsuz sonuçlanmış bulunsun mal rejimi davasının sonucunu kesinlikle etkilemeyeceği- Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde dava değerine göre genel mahkemelerin görevli olduğu-
Tasarrufun iptali davasına konu olan taşınmazı, borçludan satın almış olan üçüncü kişinin (veya bu kişiden aynı taşınmazı satın almış olan kötü niyetli olduğu kabul edilebilecek durumda bulunan dördüncü kişinin) “yakın akrabasının” borcundan (aldığı krediden) dolayı banka lehine kurulan ipotekten, tasarrufun iptali davasını kazanmış olan davacı-alacaklı etkilenir mi? Bu ipoteğin, davacı-alacaklıya karşı bir önceliği bulunur mu?
Borçlunun ortağı olduğu şirket ile üçüncü kişinin şirketi aynı işkolunda faaliyet göstermediği gibi, adresleri itibariyle de birbirine komşu olmadıkları ve taşınmazın şirketten değil ortağından vekil kullanılmak suretiyle satın alınmış olmasından dolayı, davalı üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırma ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilmesini zorlaştıracağını-
Yerel mahkemenin ‘dosya üzerinde yapılan inceleme neticesi’nde davanın kabulüne karar verdiği bir durumda, böyle bir karar, davanın hangi iptal nedenine dayalı olarak karara bağlandığı hususunu dahi içermediğinden Anayasa’nın 141/3, 388/3-5 (HMK’nın 297/1-c) maddelerine aykırı olduğu gibi HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi gereğince Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırdığından hükmün bozulmasının gerekeceği-
Tapuda ödenen miktar ile birlikte taşınmazın satış bedeli ve taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değeri karşılaştırıldığında, İİK. mad. 278/III-2 uyarınca edimler arasındaki aşırı farkın oluştuğu ve bu farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun nazara alınarak, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde de 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği gözetilerek davanın kabulü gerektiği-
Nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaalı işlemlerin iptali için dava açılabileceği- 6183 s. Kanun mad. 24 vd. maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davasında, 6111 s. Kanun içeriğinde hazine ile yapılacak anlaşma ile borcun yapılandırmasının, davacı Hazine tarafından açılmış tasarrufun iptali davalarını durduracağı ya da erteleyeceği ve davanın konusuz bırakacağı yönünde bir hüküm öngörülmediğinden iptal koşullarının değerlendirerek, tasarruf tarihindeki borç miktarının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
"Üçüncü kişi davalının, davalı borçlu aleyhine yaptığı icra takibi muvazaalı olduğundan, takibin iptali" istemiyle açılan tasarrufun iptali davasında, iptali istenilen icra dosyasına para yatırılması halinde tahsilinde güçlükler yaşanabileceğinden ve usul ekonomisi nedeniyle, mahkemece "dosya içerisine giren paranın (davalı üçüncü kişi) alacaklıya ödenmemesine" dair tedbir kararı verilmesi gerektiği-
Davacı Hazinenin 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasına konu edilen şirket paylarının el değiştirilmesini önlemek amacı ile şirket payları üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmesi halinde, mahkemece davacının talebinin aşılmak suretiyle davalıların tüm malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasının hatalı olduğu-
Dava şartı olmayan delil avansının yatırılmamasının dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine neden olmayacağı, avansı yatırmayanın bu delille dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı-
İİK. mad. 97/17 gereğince -istihkak davasına karşılık olarak- açılan iptal davasında alacaklının aciz belgesi sunma zorunluluğu bulunmadığı- Mahkemece öncelikle borçlunun mevcut ve alacaklı tarafından haciz konulan malvarlığının takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığı belirlenerek, borcu karşılamadığının tesbiti halinde (takip konusu alacak gerçek bir alacak olup, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartları mevcut olduğundan) davalı borçlu ile davacı-karşı davalı 3. kişi şirket arasındaki araç satış sözleşmesinin İİK 278, 279 (dava konusu aracın davacı 3. kişi tarafından borçludan olan alacaklarına mahsuben alındığı savunulduğundan bu durumun İİK. mad. 279/2 gereğince mutad ödeme olup olmadığının değerlendirilmesi) ve 280. madde kapsamında (davacı 3. kişinin borçludan alacaklı olduğu bilirkişi raporuyla belirlendiğinden davacı 3. kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olup olmadığı, dava konusu aracın ticari araç olması nedeniyle, dava konusu aracın ticari işletme vaya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya mühim kısmının devri olup olmadığının tesbitiyle) iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-