"Üçüncü kişi davalının, davalı borçlu aleyhine yaptığı icra takibi muvazaalı olduğundan, takibin iptali" istemiyle açılan tasarrufun iptali davasında, iptali istenilen icra dosyasına para yatırılması halinde tahsilinde güçlükler yaşanabileceğinden ve usul ekonomisi nedeniyle, mahkemece "dosya içerisine giren paranın (davalı üçüncü kişi) alacaklıya ödenmemesine" dair tedbir kararı verilmesi gerektiği-
Davacı Hazinenin 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasına konu edilen şirket paylarının el değiştirilmesini önlemek amacı ile şirket payları üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmesi halinde, mahkemece davacının talebinin aşılmak suretiyle davalıların tüm malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasının hatalı olduğu-
Dava şartı olmayan delil avansının yatırılmamasının dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine neden olmayacağı, avansı yatırmayanın bu delille dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı-
İİK. mad. 97/17 gereğince -istihkak davasına karşılık olarak- açılan iptal davasında alacaklının aciz belgesi sunma zorunluluğu bulunmadığı- Mahkemece öncelikle borçlunun mevcut ve alacaklı tarafından haciz konulan malvarlığının takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığı belirlenerek, borcu karşılamadığının tesbiti halinde (takip konusu alacak gerçek bir alacak olup, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartları mevcut olduğundan) davalı borçlu ile davacı-karşı davalı 3. kişi şirket arasındaki araç satış sözleşmesinin İİK 278, 279 (dava konusu aracın davacı 3. kişi tarafından borçludan olan alacaklarına mahsuben alındığı savunulduğundan bu durumun İİK. mad. 279/2 gereğince mutad ödeme olup olmadığının değerlendirilmesi) ve 280. madde kapsamında (davacı 3. kişinin borçludan alacaklı olduğu bilirkişi raporuyla belirlendiğinden davacı 3. kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olup olmadığı, dava konusu aracın ticari araç olması nedeniyle, dava konusu aracın ticari işletme vaya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya mühim kısmının devri olup olmadığının tesbitiyle) iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında icra takibinin sonradan başlatılması ve aciz halinin belirlenmesinin mümkün olduğu-
Karı koca arasında gerçekleşen tasarrufun iptalinden sonra temyiz aşamasında davacının davadan feraget etmesi halinde davanın kabulüne ilişkin hükmün bozulması gerekeceği-
Davacı tarafından İİK.’nun 278, 279 ve 280. maddelerinden birine dayanılmış olsa da mahkemenin bununla bağlı olmadan diğer maddelerden birine göre de iptal kararı verebileceği- Davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun açtığı boşanma davasında tanık olarak yer alması karşısında, davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, davacının delil listesinde bahsi geçen boşanma davasını delil olarak göstermiş olmasından dolayı temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususların yeni bir delil niteliğinde olmadığı ve bu sebeple davalılar arasındaki tasarrufun iptal edilmesi gerekeceği-
Alacaklının gerçek bir alacağının bulunmadığı hallerde tasarrufun iptali davasının dinlenemeyeceğinden, davacı ile borçlunun oğlunun bahsedilen şirkette birlikte çalışıp çalışmadıkları, takip dayanağı bononun hangi gerekçe ile ne zaman davacıya verildiği hususları üzerinde durularak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali sırasında, borcun 6111 sayılı Yasa kapsamında yapılandırılarak ödenmesi ve dolayısıyla davanın konusuz kalması halinde, usul hükümleri gereğince yargılamaya devam edilerek tarafların dava açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre harç, yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Kamu alacağından dolayı açılan 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması gerekeceği- Borçlu tarafından kendisine gönderilen ödeme emrinin iptali için vergi mahkemesinde dava açılmış olması ve bu konuda verilen kararın henüz kesinleşmemiş olması halinde, verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerekeceği-
