Davacı-alacaklının, davalı-borçluya karşı icra takibi yaptığı ve davalı-borçlunun davacı-alacaklıya karşı yaptığı icra takibinde ise, davacı-alacaklının 'takas mahsup iddiasında bulunduğu ve bu takas mahsup iddiasından sonra davalı-borçlunun, davacı-alacaklıdan olan alacağını temlik ettiği anlaşıldığından, takas öne sürülmekle hüküm ifade edeceği ve borçlunun takas ileri sürülen miktar üzerindeki tasarruf hakkının da kalmayacağı, yani borçlunun diğer davalı üçüncü kişiye yaptığı temlik işleminin geçerli bir tasarruf olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından, konusu olmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı-
Antalya ili Korkuteli ilçesinde yer alan taşınmazın çok kısa sürelerle el değiştirmesinin, tasarrufun iptali davasının açılma tarihinden 1 gün sonra davalı 3. kişi tarafından elden çıkarılmasının, davalı borçlu adına hareketle taşınmazı satacak kişi ile davalı 3. kişi adına taşınmazı satın alacak kişiye verilen vekaletnamelerin aynı Noterlikte, aynı gün ve birbirini takip eden yevmiye numaraları ile tanzim edilmesinin ve taşınmazın ilk satışından sonra 2 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, davalı 3. kişi adına taşınmazı satacak kişi olarak ilk satışta borçlu vekili olarak hareket eden kişiye verilen vekaletname ile davalı 3. kişinin vekili olarak görevlendirilmesinin, hayatın olağan akışına aykırı düşeceği ve bu durumda, davalı 3. kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle (İİK. mad. 280/I) tasarrufun iptali gerektiği- Yargıtay'ca verilen bozma kararından sonra aciz vesikasının ibraz edilmesi halinde, iptal davasının görülebilme koşulu olan bu hususun tamamlandığının kabul edileceği-
İptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği (İİK. mad. 281/I), madde metninde ihtiyati tedbirden söz edilmediği, bu sebeple ihtiyati haciz şartlarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine mahkemece ihtiyati tedbir koşulları oluşmadığından söz edilerek tedbir talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Temyizden sonra davadan feragat edildiği ve davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragate yetkisi bulunduğu anlaşıldığından, bu yönde karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birinin de kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğu, davalı borçlular aleyhine yapılan takipte gönderilen ödeme emirlerinin iptali için açılan davaların kabul edilmiş ve kararların kesinleşmiş olduğu nazara alınarak açılan davanın reddi gerekeceği-
İptale tabi miktarı oluşturan vergi borcunun ödendiği anlaşılmış olduğundan, önceki ilamının kaldırılarak, hükmün davanın konusu kalmadığı dikkate alınarak bir karar verilmek üzere bozulması gerekeceği-
Şikayetçinin borçlu aleyhine açtığı ve kabul ile sonuçlanan tasarrufun iptali davasının karar tarihinin, şikayet olunanın borçlu aleyhine açtığı ve tasarrufun iptali davasından önce olduğu, bu durumda şikayetçinin hacizlerinin daha önce kesinleştiği anlaşılmış olup, mahkemenin İİK’nun 100. maddesi hükmüne göre şikayetçinin sıra cetvelinde ilk sırada yer alması gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için, davacının borçlu-davalıdan "gerçek bir alacağının bulunması" ve "icra takibine konu edilip kesinleşmiş olması" gerektiği- Davalı borçlunun müşteki sıfatıyla yaptığı şikayet üzerine alacaklı hakkında silahlı yapma suçundan dolayı ceza davası açılığı gözetilerek alacağın gerçek olup olmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılması gerektiği-
Üçüncü kişinin açtığı “istihkak” ve İİK. mad. 97/17 gereğince karşı dava olarak açılan “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, ihtiyati haczin konulmasından sonra, alacaklı taraf 10 günlük yasal süresi içinde (İİK mad. 261/1), asıl takibe geçilmiş olduğundan, işin esasına girilerek tasarrufun iptali davasının görülmesi gerekeceği-
Borçlunun ölmüş olduğu ve en yakın mirasçılarının mirası reddettikleri anlaşılmış olup, zorunlu hasım durumunda olan borçlunun en yakın mirasçılarının mirası reddetmesi nedeniyle konunun miras hukuku hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerekeceğinden mahkemece mahallin sulh hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece borçlu için atanacak veya yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması gerekeceği-