6183 sayılı Kanunun 24 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin davada, Asliye Ticaret Mahkemesi de genel mahkemeler kapsamında olup davalılar tacir ve işlem ticari nitelikte olduğu, eski TTK da ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev değil iş bölümüne ilişkin olduğu, iş bölümü itirazı yalnız ilk itiraz olarak ileri sürülebileceği, ilk itiraz olarak ileri sürülmeyen iş bölümü itirazının mahkemece kabul edilmemesi gerekeceği, iş bölümü itirazının uygun bulunması halinde mahkemece dava dosyasının ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği, 6102 Sayılı yasa ile bu mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, somut olayda dava 24.1.2012 tarihinde eski TTK yürürlük tarihinde açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış, dava tarihi itibari ile 6102 sayılı TTK'nın yürürlüğe girmediğinden mahkemenin görevsizlik kararı vermesinin usul ve yasaya uygun olmadığı-
Dava konusu taşınmaz üzerindeki bağımsız bölümün borçlunun borcundan dolayı dava açılmadan önce satılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı- Dava konusu taşınmaz üzerindeki bağımsız bölüm yönünden ivazlar arasında fahiş fark bulunmaması ve kötü niyetin kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı- Tebligatın yapıldığı adres ile adresin temin edildiği tapu sicil müdürlüğündeki adresin farklı yerler olduğunun zabıta araştırmasından da anlaşıldığı, davalının duruşmalara katılmadığı, yargılama yokluğunda devam ettirilip sonuçlandırıldığı, böylece 6100 sayılı HMK.nın 27. maddesine aykırı biçimde davalının savunma hakkı kısıtlandığından, davalıya duruşma gününün usulüne uygun biçimde tebliği, savunmasına ilişkin delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerinde davacı bankanın ipoteği mevcut olup, anılan taşınmaz davacı bankanın ipoteği ile birlikte borçlu tarafından oğlu olan davalı üçüncü kişiye satıldığı, davacı tarafından davalılar aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı ve dava konusu taşınmaz ihale edildiği, davalı 3. kişi tarafından ihalenin feshi davası açıldığından ihale henüz kesinleşmemiş olduğu uyuşmazlıkta; davacı bankanın ipoteği limit ipoteği olup ipotek miktarından davalılar borçlu ve taşınmazın yeni maliki 3. kişi birlikte sorumlu olduğu- İcra takibi ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılmış olmakla taşınmazın satış bedeli ipotek miktarını karşıladığından eldeki davanın hukuki yarar yokluğundan ve rehin açığı belgesi alınarak davalı borçlu aleyhine yapılmış yeni bir takip bulunmadığından aynı zamanda dava koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı SGK.'nın 6183 s. K. mad. 24 vd. gereğince tasarru­fun iptali istemine ilişkin açtığı davanın sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesinde görülmesi gerektiği- (5510 s. K. ad. 88, 101)-
Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birisinin de takip tarihinde kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğu-  Davalının kendi beyanına göre eşi için çekilen krediye teminat olması için taşınmazın ipotek verilmesi sırasında davalı borçlunun diğer davalı adına vekil olarak hareke etmesinin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının katkı payı alacağının bulunduğuna ilişkin mahkeme kararının mevcut olduğu da nazara alınarak o davanın kesinleşmesinin beklenmesi, ayrıca muvazaaya ilişkin olarak değerlendirme yapılarak borçlu ile 3. kişi arasında belirtilen arkadaşlık ilişkinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve bunun sonucunda yapılan tasarrufun muvazaalı olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali talebine ilişkin davanın Yargıtay Büyük Genel Kurulu İş Bölümü kararına göre, niteliği bakımından Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin görevi içine girdiği-
6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca SSK Genel Müdürlüğü tarafından "prim alacakları" nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin "iş mahkemeleri" olduğu (5510 s. K. mad. 88/19)- Maddi hataya dayalı bozma kararının usuli kazanılmış hak doğurmayacağı-
İİK. 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının, davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- TBK. mad. 19 gereğince muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki senedin ve bu senede istinaden yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının kabulü ile dava konusu senedin ve icra takibinin davacıların alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline, icra takip dosyasından davalıya yapılan ödemelerin tahsili ile davacılara (takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak) ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
İİK'nun 284 ve 6183 s. K. mad. 26 uyarıca tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği-