Muvazaaya (TBK. mad. 19) dayalı olarak açılan ve İİK. mad. 277 uyarınca açılan tasarrufun iptali davası ile birleştirilen davada; müdahil dava konusu taşınmazla ilgili satış vaadi sözleşmesi yaptıklarını ve taşınmazı satın almak istediklerini belirterek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmişse de, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin kısmen kabul kısmen reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik temyiz başvurusunun, söz konusu karara temyiz başvuru imkânı bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği- HUMK'da ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolunun öngörülmediği- İhtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararına yapılan kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar vereceği- İhtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılmasının, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymadığı-
Davanın dayanağını oluşturan takip sonrasında açılan menfi tespit davasının kabul edildiği ve davalının bu takipten dolayı borçlu olmadığı belirlendiğine göre davada diğer iptal koşullarının oluştuğu anlaşılmış olsa dahi borcun olmadığına dair ortaya çıkan yeni durum nazara alınarak bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında uygulanacak yargılama usulünün basit yargılama usulü olduğu- Uyuşmazlığa konu davanın 1086 Sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada sadece delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, kapsamı da belirtilmeden gider avansı istenmesi yerinde olmadığı gibi; mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının doğru olmadığı- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği, bu durumda mahkemece, uygulama yapılmadan, soyut ve kesin süre verilerek dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilemeyeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli fark bulunması, davalı şirketler arasındaki or­ganik bağ nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 278/3-2, 280/1 maddeler gereğince iptale tabi olduğu-Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücreti takip konusu alacak miktarı ile (aciz belgesine bağlanmış ise aciz belgesindeki alacak miktarı) ile iptali istenen tasar­rufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması gerekeceği, alacaklı borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı üzerine takibe geçmediğinden takibin geçersiz hale geldiği, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verileceği-
Beş yıllık hakdüşürücü süre geçirilerek açılan davanın 6183 s. K. mad. 26 gereğince hakdüşürücü süre yönünden reddi gerektiği- Takip konusu borçtan önce yapılmış olan tasarrufa ilişkin davanın dava koşulu yokluğundan reddi gerektiği- Tasarruf tarihinde vadesi geçmiş vergi borcunun mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, takip konusu vergi borcunun vade tarihinin borcun doğum tarihi olarak kabulünün isabetsiz olduğu- Dava konusu tasarrufun 6183 s. K. gereğince iptale tabi olup olmadığının tespiti ile iptale tabi ise, tasarruf tarihine kadar olan borç miktarı davacı idareden sorularak belirlenecek alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline; aksi halde yani iptal koşulları oluşmamış ise; davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- 6183 s. K. gereğince açılan davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıya borçlunun bir başkasından olan para alacağını temlik etmesinin ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu- Davalılar arasındaki ticari ilişkinin temliklerin yapıldığı sıradaki miktarı, kimin alacaklı olduğu giderek yapılan temliklerin alacak durumu ile münasip olup olmadığı hususları tarafların ticari defterleri üzerinde yapıtırılacak bilirkişi incelemesi ile açıklığa kavuşturularak oluşacak sonuca göre tasarrufun iptali davasında bir hüküm kurulması gerekeceği-
HMK ile ihtiyati tedbir konusunda öngörülen kanun yolunun, "iki dereceli yargılama" olduğu, başka bir ifadeyle "ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesinden oluşan iki dereceli yargılama olduğu, bunun sonucu olarak, ihtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılmasının, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymadığı-
İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, maktu karar ilam harcı ile kendisinin vekille temsil ettiren davalı 3.kişi şirket yararına maktu vekâlet ücreti takdiri gerekeceği-
Davacı vekili "dava konusu senetlerin müvekkili şirket ile davalı borçlu arasındaki mevcut ticari ilişkiye dayalı cari hesaba dayalı olduğunu ve takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce doğduğunu" belirterek ticari defterlerin incelenmesini talep ettiğinden, Mahkemece takip konusu borcun doğum tarihinin tespiti bakımından davacı ve borçlu ile borçlunun ortağı olduğu dava dışı Ltd. Şti'nin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak taraflar arasında ticari ilişki, cari hesap ilişkisi bulunup bulunmadığı, var ise hangi tarihte başladığı, takip konusu senetlerin bu ticari ilişki ve cari hesap ilişkisine ilişkin verilip verilmediği dolayısıyla borcun doğum tarihinin tespit edilmesi, tespit edilecek borcun doğum tarihi iptali istenen tasarruftan sonra ise şimdiki gibi davanın ön koşul yokluğundan reddine, aksi halde yani ticari ilişki ve cari hesap ilişkisinin iptali istenen tasarruftan önce olduğunun belirlenmesi halinde ise davanın esasına girilerek dava konusu tasarrufun iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-