Davacı alacaklı tarafından yapılan takibin itiraza uğramadan kesinleşmiş olması, davalı borçlu hakkında kesin aciz vesikası alınması, bir kişinin alacağını tahsil etmeden aynı kişiye yeniden borç verilmesinin olağan olmamasının tek başına alacağın, "gerçek bir alacak olmadığın"ın kanıtı sayılamayacağı; alacaklı davacı aleyhinde menfi tespit davası açılmadığı gibi her hangi bir suç duyurusunda da bulunulmadığından, alacağın gerçek alacak olduğunun kabulü ile işin esasına girilmek suretiyle toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğu- Kesinleşen kamu veya kurum alacağı için tahsil idaresince yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması gerektiği- Davacı idare tarafından Ltd. Şti.'nin kanuni temsilcisi olan davalı hakkında on iki adet ödeme emri, onbir adet haciz varakası, iki adet haciz bildirisi düzenlediği, ödeme emirlerinin borçlunun adresinde ve onunla birlikte yaşayan kardeşine tebliğ edildiği, davalı borçlunun aracına ve meskenine haciz konulduğu; davalı borçlu tarafından tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptaline yönelik vergi mahkemesine dava açıldığının iddia ve ispatlanamadığı, dolayısıyla davalı borçlu hakkındaki takibin (dava dışı vergi borçlusu şirketin kanuni temsilcisi olarak) kesinleştiği anlaşıldığından, dava konusu tasarrufların 6183 s. AATUHK mad. 24, 27, 28, 29, 30 gereğince iptale tabi olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun oğlu ile yaptığı tasarrufun iptale tabi olduğu- Yargılama sırasında dava konusu taşınmazın 4. kişiye satılması halinde, davacıya 4. kişiyi davaya dahil edip etmeyeceği sorularak, "davanın, bedele dönüşüp dönüşmediği"nin belirlenmesi gerektiği- Tapudaki satış bedeli ile rayiç bedeli arasında fahiş fark bulunduğunun tespiti halinde, tasarrufun İİK. mad. 278/3-2'ye göre iptale tabi olduğu-
Tasarrufun iptali davaları niteliği itibariyle ticaret mahkemelerinin görevi içinde sayılan ticari davalardan olmadığından asliye hukuk mahkemesince davanın esasına girilmesi gerektiği-
Somut olayda takip dayanağı çekin ibraz tarihinin 20/12/2006, bu çekin teslim edilme tarihini gösteren tevdii bonosunun tarihi ise 20/07/2006 olduğu, iptali istenen taşınmazın ilk satış tarihinin 2005 olduğu nazara alınarak, davacı alacağının dayanağını teşkil eden çekin keşide edilmesine neden olan ticari ilişkinin başlangıç tarihine yönelik olarak gerektiği takdirde defter incelemesi de yaptırılmak suretiyle bir araştırma yapılamadan, yani, alacağın doğum tarihinin iptali istenen satıştan önce olduğu kesinleştirilmeden, davanın kabulünün isabetsiz olduğu-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların kesin yetki kurallarına göre değil, genel yetki kurallarına göre çözüleceği- Tasarrufun iptali davasında borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan 3. kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu ve davacının bu kişilerden birisinin yerleşim yerinde dava açabileceği-
İhtiyati haciz konulmasına karar verilen taşınmazın el değiştirildiğinin anlaşılması halinde tazminat istemine dönüşen davada, "davalıların mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasının" talep edilmesi halinde mahkemece uygun görülecek bir teminat karşılığında bu talebin kabul edilmesi gerekirken "talebin yargılamayı gerektireceği" gerekçesiyle reddine karar verilesinin isabetsiz olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup, bu hususun mahkemece re'sen araştırılması gerektiği- Dava koşulu gerçekleşmediği taktirde işin esası hakkında hüküm kurulamayacağı- Borçlu ile davacı arasında imzalanan sözleşme ile takibin dayanağı olan ileri tarihli çeklerin verildiği ve bu hususun çek tevdii belgesine de yazıldığı anlaşılmakla borcun doğum tarihinin, çeklerin üzerinde yazılı tarih değil faktoring sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu-
Alacağa mahsuen yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme vasıtası olmadığı (İİK. mad. 279/1-2)- Ticari ilişkilerinden dolayı davalının borçlu şirket'in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu (İİK. mad. 280/I)- İİK. mad. 280/son uyarınca, ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiğinin kabul edildiği, karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği- Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res'en araştırılması gerektiği- Davacı takibinin dayanağını oluşturan çekin keşide tarihi, davalıya yapılan satış tarihinden daha ileri tarihli olduğu görüldüğüne göre, çekin vadeli olarak tanzim edilip edilmediği üzerinden durularak ve gerekirse alacaklı ile borçlunun ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre davanın incelenmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasında yetki kamu düzenine ilişkin olmadığından yetki itirazının zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ve üçüncü kişiler tarafından birlikte ve süresinde yapılması gerektiği-