Tasarrufun iptali davalarının mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarrufları¬na yönelik bulunmasına bundan dolayı da asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Davalıların baba oğul olması nedeniyle yapılan işlemin danışıklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Ancak aciz belgesinin sunulması için yapılacak satışlar için başlayan süreç devam ettiği gibi davacının kendi elinde olmayan nedenlerden dolayı satış işlemlerinin uzamış olması halinde, dava şartı olan borçlunun aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair işlemlerin neticelenmesinin beklenmesi gerektiği- Dava konusu iki taşınmaz üzerinde banka lehine konan ipoteklerin tutarının, intifa hakkı değerinin oldukça üzerinde olduğu görüldüğünden, mahkemece dava konusu taşınmazlar üzerindeki banka ipoteklerinin ödenip ödenmediği, ödenmiş ise intifa hakkının satış işlemlerinin tamamlanması beklenerek davacının alacağının tamamen ödenip ödenmediği, borcun tamamen ödenmemesi halinde ise, haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında "geçici aciz belgesi" olarak kabulü ile davanın esasının incelenmesi ve dava konusu (taşınmazların çıplak mülkiyetinin satışı şeklinde gerçekleşen) tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
SGK prim ve diğer alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Yasaya göre borçlular hakkında yapılan takipler nedeniyle açılacak iptal davalarının tasarrufa konu malın değerine bakılmaksızın alacaklı sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesinde görüleceği-
Dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden, savunma hakkı kısıtlanmış olan nedeniyle davalı 3. kişi şirkete dava dilekçesi ve duruşma gününün usulüne uygun biçimde tebliğ edilerek savunmasına ilişkin delillerin toplanması ile hasıl olacak sonuca göre tasarrufun iptaline ilişkin davada karar verilmesin gerektiği-
Dava konusu borcun ödenmiş olması nedeniyle davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davalılar davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine ücreti vekalete hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptaline, davalı dördüncü kişin şirketin ise kötüniyetinin ispat edilmemesi gerekçesiyle onun hakkındaki davanın reddi ile üçüncü kişi davalının bedel ile sorumlu tutulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu- Davalı dördüncü kişi şirket tarafından satın alınan araç için yapılan ödemelerin, satan kişinin gösterdiği kimselere yapılmasının tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı-
Davalı 3. kişi vekili feragat sonrası yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediğini belirtmiş olmasına göre bu davalı için de vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekeceği-
Karı (davalı) koca (borçlu) arasındaki tasarrufların İİK'nın 278/III-1 maddesinde bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğu, buna ilaveten davalının (kadının), kocası olan borçlunun (kocanın) alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle davalıya (kadına) yapılan tasarrufların iptali gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden belirlenmesi gerektiği-
İİK'nın 278/III-2 maddesinde edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayıldığı ve bu durumda 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği; borçlu hakkında kesinleşmiş bir iflas kararı da olmadığından davacı alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptale tabi davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-