İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davaların, basit yargılama usulüne tabi olduğu- HUMK. mad. 176/1-11 uyarınca, basit yargılamaya tabi davalarda adli tatilde temyiz sürelerinin işleyeceği öngörülmüşse de, 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nun 103. maddesinde, basit yargılama usulüne tabi davaların adli tatilde görülebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, adli tatil süresi içinde temyiz süresi işlemeyeceği- Uygulamada daha önceki tarihli hukuki veya ticari bir ilişki nedeniyle sonraki tarihli senet veya çeklerin düzenlendiği bilindiğinden, bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda her ne kadar davacının tuttuğu ticari defterlerin kapanış tarihlerinin olmaması nedeniyle lehine delil olma özelliğinin bulunmadığı bildirilmiş ise de, aynı bilirkişi raporunda davacı alacaklı ile borçlu davalı arasındaki ticari ilişkinin tasarruf tarihinden önce başladığı bildirilmiş ve davacı tarafından dosyaya ibraz edilen faturalar da bu hususu teyit etmiş olduğundan, mahkemece davacının alacağının tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü ile davanın esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması gerekirken, çeklerin keşide tarihi iptali istenilen tasarruftan sonra olduğundan, davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Borçlu ile üçüncü kişi konumundaki davalının baba oğul olması nedeniyle aralarındaki tasarrufun bağışlama hükmünde olup iptaline karar verilmesi isabetliyse de, harcın kamu düzeni ile ilgili olup re'sen göz önüne alınması gerekeceği ve daha az olması nedeniyle dava konusu taşınmaz bedeli üzerinden karar harcının nisbi olarak hesaplanması gerekeceği-
Taşınmaz satışı kardeşler arasında yapıldığından tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Mirası reddeden, dolayısıyla taraf sıfatı bulunmayan borçlu davalı mirasçılarının yargılama giderleri ve vekalet ücretine mahkum edilmelerinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun borcundan dolayı tasarrufun iptali davasına konu taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde de 3. kişinin elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı, bir bedel kalmamış ise konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ancak davalılar davanın açılmasına neden oldukları için yargılama giderine mahkûm edilmeleri gerektiği-
Davacı tarafından davalılar aleyhine ecrimisil ve tazminat davası açılmış ise de anılan davaların derdest olduğu davacının adı geçen borçlulardan alacaklı olduğunu gösterir bir ilam bulunmadığı anlaşıldığından İİK. mad. 277 vd.'na göre açılan davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının ön şart yokluğundan reddi halinde kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceği-
Temlik işleminin iptaline yönelik tasarrufun iptali yönündeki talepte icra mahkemesinin görevli olmadığı, icra mahkemesince görevsizlik kararı değil şikayetin reddinin gerektiği-
İİK. mad. 277 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği- Borçlu adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan taşınmaz üzerindeki ipotek ve hacizler ile hacizli iki araçtaki davacı haczinden önceki hacizler nedeniyle davacıya para düşmeyeceği, borçlunun bankalarda mevduatı görülmediği anlaşılmakla birlikte, haciz tutanağından 6.500 TL'lik menkul haczi yapıldığı, haciz sırasında borçlunun annesi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu anlaşıldığından, öncelikle hacizle ilgili istihkak davası açılıp açılmadığı araştırılarak, haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında "geçici aciz belgesi" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilerek bu nitelikte olduğunun kabulü halinde, davanın esasının incelenmesi, aksi halde önşart yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, “davalı son malikin kötüniyetli olmadığı” belirtilerek “davanın reddine” karar verilmişse de, davacının alacağının doğum tarihi, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, aciz belgesinin sunulduğu, alacağın gerçek olduğu ve davanın süresinde açıldığı görülüğünden, mahkemece, dava konusu davalı borçlu ile 3. kişi davalı arasındaki taşınmaz satışları ile davalıların 7.7.2011,12.8.2011,10.11.2010, 9.11.2010 tarihli tasarrufları yönünden taraf delillerinin toplanması ve tasarrufların İİK'nun 278, 279, 280, (283/2) maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Dördüncü kişi konumunda olan davalıların, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olması halinde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek (rayiç) değeri ile davacının alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerekeceği- 6183 s. K.'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerekeceği-
Davacı Mal Müdürlüğü tarafından borçlunun mal varlığında her hangi bir eksilme olup olmadığının ileri sürülmediği, davacı tarafın kamu alacağını borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler ile şirket ortak ve yöneticilerinden koşulların oluşması halinde 6183 s. K. ve 213 s. VUK.'da öngörülen usuller çerçevesinde icra takibi yapmak suretiyle tahsil edebileceğinden borçlular tarafından verilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
