Asliye hukuk mahkemesince taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir ve İİK. mad. 281/2 gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verildiği, ihtiyati haciz şerhinin sehven işlenmediğinin anlaşıldığından, taşınmazın tapu kaydındaki şerhin, sadece ihtiyati tedbir şerhi değil, aynı zamanda ihtiyati haciz şerhi olduğu- İİK. mad. 281/2 uyarınca uygulanan ihtiyati haczin, tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşeceği- Mahkemenin tasarrufun iptali davasının ilk kabul kararının tarihinin, şikayet olunanın ihtiyati haczinin, kesin hacze dönüştüğü mahkemenin tasarrufun iptali davasını kabul kararı tarihinden önce olduğu ancak sonra kabul edilen davanın kesinleşmiş olduğu, İİK. mad. 268 ve 100. maddeleri uyarınca, ihtiyati haczin tatbikinden sonra kesin hacze dönüşmeden önce aynı malları diğer alacaklı tarafından haczedilirse, ihtiyati haciz alacaklısının sonraki hacze aynı derecede iştirak edeceği, taşınmaz üzerine ilk ihtiyati haczin şikayetçinin alacaklı olduğu davadan konulduğu, şikayet olunan lehine sonra konulan ihtiyati haczin önceki ihtiyati haciz kesinleşmeden konulmuş olması nedeniyle aynı derecede iştirak edeceği-
Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda davalılar vekilleri davacı iddiasının açık olmadığı gibi yerinde de olmadığını, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddi ile ihtiyati tedbir ve haciz kararının kaldırılmasını talep etmişse de mahkemece ihtiyati haciz kararı verildiği, davalılar vekillerinin talepleri üzerine ihtiyati haczin (ihtiyati tedbirin) kaldırılması taleplerinin reddine karar verildiği, dosya içeriğinin, davalıların durumlarının, bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda mahkemece tesis edilmiş ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından davalılar vekillerinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin hukuki dayanaktan yoksun bulunduğu, öte yandan dava konusu alacağın yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanmış olmasına göre mahkemece tesis edilen ihtiyati haciz kararının usule ve hukuka uygun bulunduğu davalı tarafın ihtiyati haczin kaldırılması talebinin yersiz olduğuna- ihtiyati haciz kararının kaldırılması taleplerinin reddine-
Tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklının, davalı borçludaki alacağının gerçek bir alacak olması koşulu ile borcun (davacının alacağının) iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olmasının davanın ön koşulları olduğu- Tasarrufun iptali davasının önkoşul yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı lehine maktu vekalet ücreti takdiri gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında tarifeye göre hesaplanacak karar ve ilam harcı ile vekâlet ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malla­rın tasarruf tarihindeki değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden be­lirlenmesi gerekeceği-
Taşınmazların satışında toplamda edimler arasında aşırı fark bulunmasına, İİK. mad. 278/III-2'de edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, üçüncü kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirki­şilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde üçüncü kişinin iyi niyet iddia­sının dinlenemeyeceğine, ayrıca celp edilen nüfus kayıtlarının evveliyatına ulaşılama­mış olsa da, tanık beyanları ile davalılar arasındaki akrabalık ya da davalı borçlunun, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini davalının bilebilecek durumda olduğunun anlaşılmış olmasına göre, tasarruf­ların iptali gerekeceği (İİK. mad 280/I-II)-
SGK. tarafından prim borçlarını ödememiş olması sebebiyle 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının iş mahkemesinde görülmesi gerektiği (5510 s. K. mad. 88/19)-
Aciz belgesine göre davacının takip konusu alacağı, iptali istenen muvazaalı takip dosyasındaki alacaktan yüksek olduğundan, daha düşük olan tasarruf değeri üzerinden davalı yararına nispi vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Davacı vekili, davalı borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla kendisini borçlu, diğer davalı şirketlerden birini kefil, birini ise alacaklı göstererek beş senet verdiğini, davalı alacaklı şirket tarafından anılan senetlere dayalı olarak icra takip yapıldığını bu işlemlerin muvazaalı olduğunu belirterek davalılar arasındaki muvazaalı borç senetlerinin ve icra takibine ilişkin tasarrufun iptaline, söz konusu icra takip dosyasından işlem yapılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiş olup, tedbirin kabulünden sonra itiraz üzerine yapılan incelemede, mahkemece, "tedbir talebinin kabulünün, yargılamanın henüz tamamlanmadan davanın esasını çözecek nitelikte olduğu, tüm icra işlemlerinin durdurulması yönünden ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, bununla birlikte kıyas yoluyla uygulanacak olursa icra takibi başladıktan sonra açılan menfi tespit davalarında dahi satış dahil hiçbir işlemin durdurulamayacağı sadece vezneye giren bedelin ödenmesinin durdurulmasına karar verilebileceği, ancak tüm icra takip bedelinin ödenmesi veya karşılık gelen teminatın yatırılması halinde satış işleminin durdurulabileceği, bu hali ile icra işlemlerinin tamamının durdurulmasına yönelik verilen ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiği" gerekçesiyle, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu- Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, mahkemece verilen ara kararın, İİK. mad. 281/2 madde kapsamında ihtiyati haciz mahiyetinde olduğu; davalının itirazı üzerine ihtiyati haciz mahiyetindeki tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin kararların isabetli olduğu-
Mahkemece, borcun ödendiğinin anlaşılması halinde dava konusuz kalacağının da göz önüne alınarak buna göre hüküm tesisi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmadığı gibi kabule göre de tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile işlemde bulunan kişiler aleyhinde açılması gerekirken borçlu veya ölümü halinde mirasçılarının davaya dahil edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına girilmesi doğru değil ise de borcun ödendiğinin bildirilmesi nedeniyle bu hususun bozma nedeni yapılması gerektiği-
7 farklı alacaklının 12 ayrı icra takibi yaptığı, aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığı, herbir alacaklı ve takip dosyası yönünden İİK. mad. 277 vd.nda belirtilen dava koşullarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinden, dava konusu taşınmaz ve davalı üçüncü kişi aynı da olsa, HMK. mad. 167 uyarınca dosyanın alacaklılarına göre tefrik edilmesi gerektiği-