Borcun doğumundan sonra borçlunun eşine yaptığı tasarrufun iptali gerektiği- 6111 sayılı yasanın uygulamasında, yapılandırmanın, davacı tarafça açılmış tasarrufun iptali davalarını durduracağı ya da ertelemesini sağlayacağı yolunda bir hüküm bulunmadığı- 6183 sayılı Yasa uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Mahkemenin gerekçesini hem TBK'nun 19.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası hem de İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak oluşturmasının hatalı olacağı- Davanın TBK'nun 19.maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu kabul edilerek, mevcut delillerin anılan yasal düzenleme gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi; muvazaanın ispatlanamaması halinde davanın reddine, aksi takdirde yani muvazaanın ispatlanması halinde de kademeli olarak değil tüm tasarruflar yönünden, İİK'nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak tapu iptali ve tescile karar verilmeden davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak anılan taşınmazlarda haciz ve satış yetkisi verilmesi şeklinde hüküm tesisi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmasının gerekli olduğu- Davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekeceği-
İİK.nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının, davacının genel hükümlere göre muvazaaya dayanarak dava açmasına engel teşkil etmediği – Davacının “mevcut alacağının tahsilinin imkansız hale getirilmesi amacıyla dava konusu senedin muvazaalı olarak düzenlenip takibe konulduğu” iddiasıyla tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararının bulunduğu, mahkemece taraf delillerinin toplanıp, TBK.nun 19. maddesi çerçevesinde değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Haciz tutanaklarının, İİK mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu görüldüğünden, dava konusu tasarrufun İİK mad. 280/1'e göre; mutad ödeme olmaması nedeniyle de İİK mad. 279/2'ye göre tasarrufun iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise aciz belgesindeki miktar) iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanacağı-
Tasarrufun iptali davasının basit yargılama usulüne, menfi tespit davasının ise yazılı yargılama usulüne tabi olduğu- Tasarrufun iptali davasına karşı dava olarak açılan menfi tespit davasının tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi ve yargılamaya ayrı esas üzerinden devam edilip karar verilmesi gerekirken her iki davanın birlikte görülmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı şirketin ticari defter kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi ve ticaret sicil kayıtlarına göre 09.11.2006 tarihinde borçlu tarafından yapılmış bir hisse devrinin söz konusu olmadığı, üçüncü kişi şirketin ortaklarının dava konusu hisse devrinden önce, hissesi devredilen dava dışı şirket de borçlu ile birlikte ortak oldukları dolayısı ile borçlunun mali durumunu bildiği ya da bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğunun anlaşılmış olduğu, davanın kabulü gerekeceği- Takibe ve davaya konu alacağın kısmen temliki halinde, aciz vesikasındaki alacağın bu temlik dikkate alınmadan tespiti ile temlik dikkate alınmadan tahsilde tekerrüre olacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
İcra takip dosyasının borçlusu olmayan kişi ve onun birlikte tasarruf yaptığı kişiler yönünden tasarrufun iptali davasının husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği-  Davacı vekili takip konusu senetlerin ticari ilişkiden doğan 52 adet fatura karşılığı düzenlendiğini belirterek anılan faturaları delil olarak sunmuş ve fatura içeriklerinden de davacı şirket tarafından davalı borçlunun %98 ortağı ve temsilcisi olduğu şirkete satış yapıldığı anlaşıldığından ve uygulamada ticari hayatta yaygın olarak görülen vadeli senet ve çek düzenlenmesi davanın tarafı olan davacı ve borçlu arasında da uygulandığı anlaşıldığından, mahkemece borcun devam eden ticari ilişkiden doğduğu, dolayısıyla iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, haciz tutanağının İİK'nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, alacağın gerçek alacak olduğu davanın süresinde açılmış olması nedeniyle dava önkoşullarının var olduğu kabul edilerek dava konusu taşınmaza ilişkin davalı borçlu ile 3. kişi arasındaki satış senedi de istenerek dava konusu her tasarruf yönünden mevcut delillerin davalı 3.kişiler yönünden İİK'nun 278, 279, 280, 283/2 maddeler gereğince, davalı 4. kişiler yönünden İİK'nun 280/1 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Her ne kadar çekte vade olmaz ise de ticari hayatta çeklerin de bono gibi vadeli (ileri tarihli) kullanıldığı bilinen bir gerçek olduğundan, davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu çeklerin verilmesini gerektirir ticari ilişki ve borcun doğum tarihinin tespiti amacıyla taraf vekillerine bu yöndeki delillerini bildirmesi için süre verilmesi, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde, davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
İİK. mad. 277 gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, dava önkoşul yokluğu nedeniyle reddedildiğinden kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-