Tasarrufta bulunan ve borçlu olduğu iddia edilen kişi hakkında yapılıp kesinleşen bir icra takibi bulunmadığından, dava şartı bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nın 277. ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların, ayni değil, şahsi davalar olduğu, bu nedenle tasarrufun iptali davaları genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği (HMK 6.md), davalılar birden fazla ise dava davalılardan birinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği, bu durumda davacı, davalılar aynı yerde oturuyorlarsa davasını orada, ayrı ayrı yerlerde oturuyorsa seçimlik hakkını kullanarak dilerse borçlunun, dilerse borçlu ile hukuki işlemde bulunan 3.şahsın yerleşim yeri mahkemesinde davasını açabileceği-Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup yetki sözleşmesi her iki davalıyı da bağlayacağı, bu durumda davacı davasını yetkili mahkemede açmış olduğundan davalıların yetki itirazlarının reddi ile işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Alacağın dava devam ederken ödenmesi halinde, konusuz kalan tasarrufun iptali davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerinin haksız çıkan taraftan alınmasına karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu ile 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle davalı 3. kişiler vekilinin yetki itirazının HMK'nin 60. maddesi gereğince borçlu açısından da hüküm ifade edeceği-
Davalı tarafından açılan tasarrufun iptali davasının reddedildiği, kararın temyiz incelemesinde geçerek kesinleştiği bu dava sırasında taşınmazın kaydına konulan ihtiyati haciz mahiyetindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve davanın reddine karar verildiği, haksız ihtiyati hacizden dolayı dava açma süresinin ihtiyati haczin kaldırılmasından itibaren başlayacağı; dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotekle yüklü olarak satıldığı ve davanın zararın öğrenildiği kabul edilen bu satış tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde açılmadığı gerekçesiyle tazminat davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının ayni hakka değil şahsi hakka dayanan davalardan olduğu, bu nedenle tasarrufun iptali davalarının genel yetki kuralına göre 6100 sayılı HMK'nin 6. maddesi uyarınca davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği, davalılar birden fazla ise davanın, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği, tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi olup yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerekeceği-
Davalılar tasarrufun iptali davasını kabul ettikleri bildirdiklerinden mahkemenin kabul hakkında bir karar vermesi için hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında HMK'daki genel yetki kuralının uygulanması gerektiği, davanın davalıların ikametgahı mahkemesinde görüleceği davalıların süresinde yetki itirazında bulunduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde iki haftalık süre içinde başvurulması halinde dosyanın yetkili asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verimesi gerektiği-
Borcun kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğundan, tasarrufların ise bundan sonra yapıldığından, davalıların borcun doğum tarihinde damat-kayınpeder olduklarından, borçlu adına kayıtlı olan taşınmazlar yönünden davanın kabulü gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için kesinleşmiş bir takibin varlığının gerektiği; ihtiyati haciz kararı alındıktan sonra İİK. mad. 265 uyarınca yasal sürede takibe geçilmemesi halinde, ihtiyati haczin hükümsüz ve takibin geçersiz hale geldiği ve bu durumda tasarrufun iptali davasının da ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-