Terditli olarak İİK 277 vd. uyarınca tasarrufun iptali olmadığı takdirde TBK. 19 uyarınca muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davalarda genel mahkemelerin görevli olduğu-
Mahkemece davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan ve kesinleşen boşanma nafaka ve tazminat davası dışında; katkı payı alacağına ilişkin açılan dava dosyasının sonucu da beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde mevcut delilerin her iki dosya da gözönüne alınarak TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
TBK. 19 gereğince açılmış muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Davalı borçlu dava dışı şirkette sahibi olduğu çıplak payları çalışanına ve annesine satarak devretmiş, daha sonra dava açılmadan nama yazılı hisse senedi olarak geri almış ancak nama yazılı geri alındığı iddiasına rağmen haciz sırasında nama yazılı hale getirilen paylara ait hisse senetleri bulunmamış olduğundan, icra müdürünce, hisse senetlerinin basılı olup olmadığı ya da ilmühaber çıkarılıp çıkarılmadığı saptanıp belgeye bağlanmış ise İİK. mad. 88 uyarınca; hisse senetleri basılı değil veya belgeye bağlanmamış ise bu payların çıplak pay haczine ilişkin İİK. mad. 94 uyarınca, haciz ve satış yapılması gerektiği- Dava konusu paylar borçluya dava açılmadan önce geri iade edildiğinden; belirtilen şekilde bu payın haczi ve sonrasında satışı mümkün olup davacının alacağını tahsil imkanı bulunmadığından söz edilemeyeceği ve bu durumda, fiilen haczinin yapılamadığından bedele dönüşen ve tazminat istemli açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi kararı ve davalılar yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davalı dördüncü kişi şirketin ticaret sicil adresinde bulunduğu yer mahkemesinin de tasarrufun iptali davasına bakmakla yetkili olduğu (HMK. mad. 7)-
Davalı hakkındaki dava red edildiğine ve değeri belirlenmediğinden anılan davalı yararına tapudaki değeri dikkate alınarak maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine ve ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği- Alacağın dayanağı düzenleme şeklinde satış vaadi ve inşaat sözleşmesinde olduğu gibi, dava konusu iptali istenen tasarruf işlemin de davalı borçlu şirket adına şirket ortağı ve temsilcisi tarafından şirket nam ve hesabına yapıldığı, iptali istenen tasarruflara konu taşınmazların aslında borçlu şirkete ait olması nedeniyle (nam-ı müstear şeklinde) davanın esasına girilmesi taraf delillerinin toplanması dava konusu tasarrufların İİK'nun 277, 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadıkları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece, "davalı şirketin dava konusu taşınmazda hiçbir zaman malik olmadığı gibi diğer davalının da borçlu şirketin tasarrufu ile malik olmadığı" gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazların tasarruf tarihindeki rayiç değerleri belirlenmemiş olup, taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerleri yargılama aşamasında yapılacak keşif sonucu bilirkişi aracılığıyla belirlenecek ve taşınmazın rayiç değeri le alacak miktarı karşılaştırılarak hangisi düşük ise o bu davanın değeri olarak kabul edileceğinden, mahkemece dava konusu taşınmazların üzerine taşınmazların tapudaki değerleri üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesinin isabetli olmadığı, mahkemece İİK. mad. 283/1 hükmü de gözetilerek, davacının dava konusu takip dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle (taleple bağlı kalınarak) sınırlı olarak dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında, genel yetki kuralının uygulanması gerektiği ve HMK. mad. 7/1 uyarınca, davalı birden fazla ise davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği- HMK. mad. 14 gereğince, bir gerçek ve veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa o şubenin işlemlerinden dolayı şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği- Dava konusu alacağa ilişkin faturalarda borçlu şirketin adresi olarak şube adresinin yer aldığı, dava konusu ödeme emrinin borçlu şirkete bu şube adresinde tebliğ edildiği ve borçlu şirketin Ankara'daki şube adresinde haciz yapıldığı anlaşıldığından, davanın yetkili Mahkemede açıldığı kabulü gerektiği-
Men-i müdahale ve ecrimisil davasının TBK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan dava ile birleştirilerek görülmesinin hatalı olduğu- İİK'nun 277 vd. veya TBK'nun 19. maddesine göre açılmış muvazaaalı işlemin iptali istemine ilişkin davalarda, davacının davalılardan bir alacağı olmaması halinde, mahkemece, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-