Karar kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebileceği-
Dava konusu ev önce borçlunun yakın arkadaşı ve daha sonra borçlunun kardeşine satılmış olduğundan ve her iki davalının da borçlunun mali durumunun bozuk olduğunu bildiği açık ikrarları ile sabit olduğundan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği (.6183 s. K. mad. 30)- 6183 s. Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
HMK'nun 60. maddesi gereğince borçlu tarafından yapılan yetki itirazının davaya cevap vermeyen 3. kişi davalı yönünden de hüküm ifade edeceği- Mahkemece yetkisizlik kararı üzerine yargılama giderleri harç ve vekalet ücretinin yetkili ve görevli mahkemece yapılacak yargılama sonunda hüküm altına alınması ile yetinilmesi gerektiği-
Davalılardan şirket ile borçlu şirket ve yetkilisi arasında bir yakınlık ya da ilişki olduğunun saptanamadığı, ayrıca İİK’nun 280. madde kapsamında borçlunun mali durumunu veya alacaklılarını ızrar kastını bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğunun tesbit edilemediği, araç satışının alacağa mahsuben yapıldığı yönünde bir iddia ve savunma da bulunulmadığından, söz konusu aracın peşinen satışının alacağa mahsuben yapılmadığı kabul edilerek aksinin ispatını anılan davalı şirkete yükleyerek bu hususun ispatlanmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu taşınmazın yargılama devam ederken dava dışı bir başka kişiye satılması ve davacının bu kişinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında olması halinde, anılan şahsın da davaya dahili sağlanarak yargılamaya devam edilmesi gerekeceği. Davacı ve davalı borçlu arasında mal tasfiyesi davası devam ettiğinden, bu davanın sonucunun beklenerek, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi durumda kısa aralıklarla satış tek başına muvazaa olgusu için yeterli olmadığı da dikkate alınarak davalı borçlu ile diğer davalıların davaya dahili sağlanarak son satın alan kişinin de muvazaalı olarak hareket ettikleri ispat edilmediği takdirde davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarının, ticari dava niteliğinde olmayıp genel mahkemelerde görülmesi gerektiği-
İlk önce reddedilse de, daha sonra talep kabul edilerek ihtiyati haciz kararı verildiğinden, davacının önceki kararı temyizinde hukuki yararının bulunmadığı-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın genel mahkemelerde görüleceği ve ticaret mahkemesinin görev alanına girmediği- 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni TTK ile, asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi haline getirildiği- Davaya asliye hukuk mahkemesince bakılması gerektiğinden ''mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresi içinde talep halinde dosyanın görevli nöbetçi asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine'' karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılması, iptali istenen tasarrufların dava konusu takip dosyasındaki senetle doğan borçtan sonra yapılmış olması ve davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu- Borcun doğumunun, iptali istenen tasarruflardan sonra olması halinde, tasarrufun iptali davasının, "dava şartı yokluğu" nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği- Davalı borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durması ve davacı tarafından itirazın iptali davası açılması halinde, davanın davacı lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş olması halinde, tasarrufların iptaline, aksi takdirde kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, davalı borçlu lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise anılan takip dosyası yönünden davanın önkoşul yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının, İİK’nun 281.maddesi gereğince basit yargılama usulüne tabi davalardan olup HMK’nun 2. maddesinde de belirtildiği üzere genel mahkemelerde görülmesi gereken davalardan olduğu- Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davasına karşı açılan menfi tespit davasının yazılı yargılama usulüne tabi olması, tasarrufun iptali davasının temyiz inceleme yeri ile menfi tespit davasının temyiz inceleme yerinin farklı olması nedeniyle karşı dava olarak açılan menfi tespit davasının tasarrufun iptali davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi yargılamaya ayrı esas üzerinden devam edilip taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken her iki davanın birlikte görülmesinin isabetli olmadığı- Mahkemece, menfi tesbit davasının tefrik edildikten ve ayrı esasa kaydı yapıldıktan sonra, tasarrufun iptali davasının diğer ön koşullarının gerçekleşmiş olduğunun anlaşılması halinde koşullarının bu davanın tasarrufun iptali davasının ön koşulu olan gerçek bir borç ilişkisinin varlığını etkileyeceğinden bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
