Satıcı ile davalının anne-oğul olup, bağışlamada önalım hakkı kullanılamayacağından bahisle tanık dahi dinlenmeden davanın reddine karar verilmiş ise de; satış işleminin akrabalar arasında olmasının tek başına işlemin bağış olduğunu göstermeyeceği-
Satıcı ile davalının baba oğul olması tek başına 1957 tarih ve 12/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın uygulanması için yeterli olmayıp bu savunmanın diğer delillerle desteklenmesi gerekeceği-
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir hak olup, bu hakkın paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale geleceği-
Tapuda davalıya pay satışı yapılmış ise de, gerçekte önceki paydaşın uzun zamandır fiilen kullandığı evin davalıya satıldığı, diğer paydaşların bu kullanım şekline karşı çıkmadığı, davacının da önceki malikin kullanımını bildiği halde itiraz etmediği halde davalıya karşı önalım hakkını kullanmasının Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde ifadesini bulan iyiniyet ilkesiyle bağdaşmayacağı anlaşıldığından davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekeceği-
04.05.1978 tarih ve 1978/4-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve 14.10.1967 tarih ve 8/295-488 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararları’na göre ıslah dilekçesi ile dahi davanın tarafının değiştirilmesinin mümkün olmadığı-
Trampa bir satım akdi olmadığından onalım hakkının kullanılamayacağı, trampaya konu taşınmazlar her zaman aynı değerinde olmayabilir, eşitliği sağlamak için birisine bedel ilave edilebileceği-
Önalım davasının davalısı, önalım hakkına ilişkin taşınmazdaki payı paydaş olmayan üçüncü şahıstan satın almadan önce o taşınmazda paydaş ise bu paydaş hakkında önalım hakkının kullanılmayacağı-
Tapuda yapılan resmi satış işleminin tarafı olan davalı tapu sicil müdürlüğünde resmi memura bildirdiği satış bedeli ile bağlı olup, satış bedelinin aslında daha yüksek olduğu iddiasının dinlenemeyeceği-