Önalım davasında temsilci davacı dışında biri olursa, davacının sıfatının biteceği ve davayı temsilcinin takip etmesi gerekeceği-
Yapılan satımın gerçek satış olmayıp bağış amaçlı yapıldığı savunması dahi olmadan ve davalıların açıkça yapılan işlemin karşılıklı alım ve satım akdi olduğunu kabul ve ikrar etmeleri sebebiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı bedelde muvazaa iddiasını yasal delillerle ispat edemediğinden tapudaki satış bedeli üzerinden önalım hakkını kullanmak isteyip istemediği sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturacağı-
Davacının mirasbırakanın mirasçılık belgesi ibraz ettirilerek varsa davacı dışındaki mirasçıların da davaya muvafakatinin sağlanması, bu mümkün olmadığı takdirde davacıya terekeye temsilci atanması için süre verilmesi, davanın tayin edilecek temsilci vasıtası ile yürütülmesi ve ondan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Önalım hakkına konu payın dava sırasında bir başka kişiye veya satışı yapan paydaşa satılması halinde davacının HUMK’un 186. maddesi hükmü gereği uyarınca seçimlik hakkı olduğundan dilerse davayı yeni satın alan şahsa yönelteceği, dilerse davasını tazminata dönüştürerek davalı hakkındaki davasını devam ettireceği, önalım hakkına ilişkin payın satış yapan önceki ya da başka bir paydaşa dönmesinin davacının ilk satışla doğan önalım hakkını kullanmasına engel olmayacağı-
Davacı bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamadığından önalım bedelinin tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından yapılan harç ve masrafın toplamından ibaret olacağı-
Ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanunu’nun 640. Maddesi uyarınca miras bırakanın terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verileceği-
Taraflar arasındaki paylı mülkiyet ilişkisi sona erdiğinden, önalım hakkından söz edilemeyeceği-
Davacıların dayandığı pay elbirliği halinde mülkiyete konu olduğundan, tüm mirasçıların birlikte dava açması ya da birinin açtığı davaya diğerlerinin de katılması ya da muvafakat etmesi, mümkün olmadığı takdirde terekeye bir mümessil tayin edilerek davaya mümessil huzuruyla bakılması gerekeceği-