Önalım davasına konu payın keşif sonucu belirlenen değerinin tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmadığı- Mahkemece, davacıya akitte gösterilen satış bedeli ve satış masraflarından oluşan toplam bedel üzerinden önalım hakkını kullanıp kullanmayacağı sorularak, kullanılacağının beyan edilmesi halinde, tapuda gösterilen satış bedeli üzerinden dava harcı ikmal ettirilerek, daha önce yatırılan önalım bedeli ile tapuda gösterilen bedel arasındaki farkı depo etmesi için uygun süre tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davacı davayı 30.000,00 TL üzerinden açmış olup, daha sonra davayı ıslah etmek ve harcını ikmal etmek suretiyle dava değerini 80.000,00 TL'ye yükseltip dava reddedildiğinden kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine 80.000,00 TL üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı- Fiili taksimin varlığı için tüm paydaşların katıldığı bir sözleşmenin mevcut olmasının gerekmediği; zeminde davacı ve davalıya pay devreden önceki paydaşın kullanımında olan bölümlerin bulunması ve bu bölümlerin kullanımına itirazın bulunmamasının yeterli olduğu-
Önalım hakkının, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğacağı ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale geleceği- Mülkiyet hakkının tescil edilmesi halinde aleniyet kazanarak herkese karşı ileri sürülebilir bir duruma geleceği- TMK. mad. 1022/2 uyarınca, tescilin etkisinin yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinde başlayacağı- Payı mahkeme hükmünün kesinleştiği tarihte kazanmış olan davalının tasarruf hakkını tescil ile elde edeceği-
Hukuki ve fiili irtibat nedeniyle açılmış olan önalım davalarının HMK. mad. 166 gereğince birleştirilmesi gerektiği-
Önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davalı tarafın bağış iddiasını ispatlayıp, işlemin satış olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yargılama sırasında davalı tarafça fiili taksim savunmasında bulunulup fiili taksim iddiasının her aşamada re'sen dikkate alınması gerekip karar verileceği-
Önalım hakkına konu taşınmazda davacı-karşı davalı tarafından payına karşılık kullandığı bir yer mevcut olduğu ispatlanamadığından mahkemece davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiği-
Keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları, davacının alacaklısı olduğu icra dosyasındaki haciz ve muhafaza altına alma tutanağı ile dava konusu taşınmazda aralarındaki fiili taksime göre dava dışı paydaş-borçlunun hissesine düşen 8 asma sırasının haczedilmiş olması taşınmazda fiili taksimin varlığını gösterdiğinden, önalım davasının fiili taksim nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davaya konu tapu kayıtlarına göre, dava konusu taşınmazlarda asli müdahilin payının bulunmadığı anlaşıldığından, davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı- Mahkemece, fiili taksim hususunun açıklığa kavuşturulması bakımından, mahallinde keşif yapılıp, delil listesinde bildirilen tanıklar taşınmaz başında dinlenerek davalının varsa davacıların tüm delilleri toplanarak davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenerek ve kullanım durumu keşfe katılan fen bilirkişisine krokisinde işaretlettirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Hüküm sonucunda iptal ve tescile karar verilen payların açık, infaza elverişli şekilde belirtilmemesi ve birleştirilen dosya yönünden dava konusu bir parselde davalı hakkında iki kez hüküm kurulmasının isabetli olduğu-
