Dava konusu haciz işlemleri borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı olarak, vergi levhası örneğine göre üçüncü kişinin borcun doğum tarihinden sonra faaliyete başladığı ayakkabı mağazasında yapılmış ise de, üçüncü kişinin borçlunun ağabeyinin eşi olduğu, borçlunun haciz adresinden farklı olarak dayanak bonoda yer alan adreste aynı alanda faaliyette bulunurken işi bıraktığı, bir gün sonra da haciz adresinde üçüncü kişinin işçisi olarak çalışmaya başladığı, borçlunun kardeşinin dayanak bonoda yer alan adreste bir dönem işçi olarak çalıştığı, borçlunun ağabeyinin de üçüncü kişi eşinin yanında işçi olarak çalıştığı, haciz esnasında hazır olup yengesi il dışında olduğu için yardım amaçlı olarak haciz adresinde bulunduğunu beyan edenin değişik tarihlerde haciz adresine gönderilen maaş haczi müzekkerelerini çalışan sıfatıyla tebliğ aldığı, üçüncü kişinin borçlu adına gönderilen maaş haczi müzekkeresine, borçlunun kendisine de borçlu olup borcuna mahsuben 2020 yılına kadar maaş almadan çalışacağını beyan ettiği, tüm bunlardan ayrı olarak  temyiz incelemesi yapılan diğer dosya içeriğine göre, eldeki davaya konu haciz adresinde gerçekleştirilen haciz esnasında, SGK kayıtlarına göre işten ayrılışı bildirilen, borçlunun ağabeyinin haciz adresinde tek başına hazır olduğu, borcu ödeyecek durumunun olmadığını beyan ettiği,istihkak iddiası olmadan benzer şekilde ayakkabı haczedildiği anlaşılmakla, istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü gerektiği-
Dava dilekçesinde borçlunun bazı mallarının borçlarına karşılık satış yoluyla üçüncü kişiye geçtiğinin iddia edildiği, haciz sırasında ise borçluya ait tüm menkullerin davacıya satıldığı beyan edilmiş olup, bu haliyle belgeler ile davacının beyanları arasında çelişki olduğu anlaşıldığından; öncelikle taraflar arasındaki taşeronluk sözleşme hükümleri kapsamında malzeme ve hakedişlere ilişkin düzenlemeler, varsa şantiyeye ilişkin düzenlenen iş yeri teslim tutanakları, hakediş raporları, fesih protokolü, 15.10.2014 tarihli ibraname dikkate alınarak, banka ödeme kayıtları, mahcuzlara ilişkin faturalar, borçlu ve üçüncü kişi şirketlerin ticari defterleri de incelenmek suretiyle (açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olması göz önünde bulundurularak) borçlu ile üçüncü kişi arasında alacak-borç durumunun belirlenmesi, borçlu ile üçüncü kişi arasında devam eden cari ilişki olup olmadığı, mahcuzların davacı tarafından alınıp alınmadığı veya davacı tarafından alınmış ise mahcuzlara ilişkin bir ödeme yapılıp yapılmadığı, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki taşeronluk sözleşmesinin ve sözleşmenin sona ermesine ilişkin tasfiye hakediş raporunun tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığının tespit edilmesi; bunların yanında, alacaklı hacze konu menkulleri borçluya kiraladığını beyan ederek buna ilişkin adi yazılı kira sözleşmesi sunmuş olup davacı tanığı ise, haczedilen kalıpların bir kısmının alacaklı tarafından kiralanmış olduğunu, kiralarının ödendiğini beyan ettiğine göre borçlu ile alacaklı ve üçüncü kişi arasında yapılmış olan kira sözleşmesi bulunup bulunmadığı, sözleşmenin ve varsa ödemelerinin defterde kayıtlı olup olmadığı, hacze konu mahcuzların kira sözleşmesi kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İstihkak davalarının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemelerinde açılmasının mümkün olduğu-
Davanın esasına yönelik karar verildiğine göre, karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Haciz yapılan ahırla ilgili olarak borçluya ait ahır bulunup bulunmadığı konusunda tanık beyanları arasındaki çelişki giderilerek, taraf vekilleri huzurunda yeniden yapılacak keşifle haciz mahallinin belirlenerek, önceki yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde fen bilirkişisinden rapor alındıktan sonra, mülkiyet karinesi belirlenip dosyadaki belgeler değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkemece, dava açıldığı tarihte İİK'nin 96/1. maddesi uyarınca üçüncü kişi şirketin geçerli bir istihkak iddiası bulunmakla birlikte, davalı üçüncü kişi şirket vekilinin şikayet dosyasında "mahcuzların müvekkili şirkete ait olmadığı" beyanı karşısında, başlangıçta var olan dava şartının davanın devamı esnasında ortadan kalktığı nazara alınarak dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Araç üzerindeki haczin dava tarihi itibariyle düştüğü göz önüne alınarak, istihkak davasının usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu haciz sırasında muhasebe müdürü olduğunu beyan ederek üçüncü kişi şirket yararına istihkak iddiasında bulunan kişinin üçüncü kişi şirketin ortağı ya da yetkili temsilcisi olmadığı, davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’nin 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı, o halde davacı alacaklının İİK'nin 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, 6100 sayılı HMK'nin 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Asıl davada alacaklı tarafından haczin İİK’nin 96-97 maddesine göre yapılmış sayılmasına yönelik istek, İİK'nin 16. maddesine göre yapılmış bir şikayet olup, maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- Karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1. maddesi, delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde, vekalet ücretinin tamamına hükmedilmesi gerekir ne var ki hükmolunacak vekalet ücretinin ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez hükmünü içerdiği, o halde mahkemece, açılmamış sayılma kararı delillerin toplanmasına ilişkin ara karar yerine getirildikten sonra verilmiş olmakla birlikte, hesaplanan ücretin 500,00 TL'yi geçmemesi gerektiğinin gözetilmemesinin de isabetli olmadığı-
Dava konusu haczin konulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan İİK’nin 106. - 110. maddelerine göre, alacaklının haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay içinde satılmasını isteyebileceği, bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmezse o mal üzerindeki haczin kalkacağı, buna göre, araç üzerindeki haczin, dava tarihi itibariyle düştüğü göz önüne alınarak davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-