Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi için devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği-
Haciz tutanağındaki beyanlar ve bilgiler de göz önüne alındığında haczin No:152/2'de mi yoksa No:152/1'de mi gerçekleştirildiği konusunda çelişki bulunduğundan, bu durumda mahkemece çelişkiyi gidermek için öncelikle haczi uygulayan memur ile haciz mahallinde keşif yapılarak, haczin hangi adreste uygulandığının belirlenmesi ve buna göre İİK'nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece karar verildikten sonra 12.04.2017 tarihinde, icra dosyasının infazen işlemden kaldırıldığı anlaşıldığından, bu durumda davaya konu menkuller üzerindeki haciz de kalkacağından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden de 6100 sayılı HMK'nin 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar verilmesi için kararın bozulması gerektiği-
Mahkemece karar verilmeden önce icra dosyasının infazen işlemden kaldırıldığı, icra dosyasından anlaşıldığından, istihkak iddia edilen menkuller üzerindeki haciz de kalkacağından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
İstihkak davalarının, icra takip dosyaları ile sıkı şekilde bağlantılı olduğu, dava dilekçesi ve duruşma gününün, takip dosyasını takip eden ve hacizde alacaklı vekili olarak hazır bulunan vekile tebliğ edilmesi gerekirken, davalı asile tebliğ edilmesinin hatalı olduğu- Borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli veya borçlunun duruşmalara dahil edilmesi, işin esasına etki etmeyecekse, davada taraf olarak gösterilmesinin gerekli olmadığı- Haciz kararlarından haberdar edilmeyen, İİK'nın 103. maddesine göre davetiye tebliğ edilmeyen borçlunun istihkak iddiasına karşı tutumunun belirlenmediğinden bahisle davaya katılmasının gerektiği-
Üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan kişinin, davalı üçüncü kişi şirket yetkilisi tarafından şirketi temsil noktasında geniş bir şekilde yetkilendirildiği görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı alacaklı vekilinin istinaf sebepleri nazara alınarak işin esasının incelenmesi gerekeceği-
İstihkak davalarında, üçüncü kişi yararına tazminata hükmolunması için, davanın kabulü yanında, istihkak iddiasına itiraz eden alacaklının kötüniyetli olmasının zorunlu olduğu- Alacaklı, üçüncü kişi ile borçlu arasındaki işlemlere yabancı olduğundan; alacaklı tarafından istihkak iddiasına itiraz edilmesinin, tek başına kötüniyetin kabulü için yeterli olmadığı- Alacaklının kötüniyetli olarak kabul edilmesi için, haciz esnasında mahcuzun davacıya ait olduğu bilindiği halde haczin tatbikinin talep edilmesinin gerektiği-
İlamda borçlu olarak gözükmemesine, ve hakkında yapılmış takip olmamasına rağmen, haciz tutanağında, herhangi dayanak olmadan borçlu olarak gösterilen davacı üçüncü kişi hakkında "borçlu sıfatı ile haciz" yapılmasının hatalı olduğu- Davacı üçüncü kişi hakkında yapılmış bir takip bulunmadığından bahisle, hakkında geçerli bir haczin varlığından bahsedilemeyeceği- Davanın ön koşul yokluğundan reddinin gerektiği-
Üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasında, mahkemece; davalı alacaklı tarafından sunulan faturaların dip koçanlarının, faturayı düzenleyen şirket ve gerçek kişiden getirtildikten sonra, dosyanın mali müşavir, elektrik mühendisi ve inşaat mühendisi bilirkişiden oluşacak bilirkişi kuruluna tevdii ile, faturayı düzenleyenler ile borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde de inceleme yaptırılarak, hak ediş raporu, geçici kabul tutanağı ve ekleri, feri müdahil ile borçlu şirket arasında imzalanan idari şartname ve zeyilnameler değerlendirilerek hak ediş kapsamında yapılan ödemenin mahcuzlara ilişkin olup olmadığının belirlenmesinin gerektiği- Alacaklının dayandığı faturaları düzenleyenlerin, borçlu şirketin defterlerinde kayıtlı olup olmadığının, bedellerinin ödenip ödenmediğinin, mahcuzların defterlerde demirbaş olarak kayıtlı olup olmadığının, incelenen defterlerin usulune uygun tutulup tutulmadığının, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığının açıklığa kavuşturulmasının lazım olduğu-
"Gerekçeli" istinaf dilekçesi kanunda belirtilen süre geçtikten sonra verilmiş olup; yerel mahkeme kararının tefhim edildiği ve süresinde 'süre tutum dilekçesi' sunulduğundan bahisle istinaf isteminin süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince, süresinde süre tutum dilekçesi verildiği halde, yerel mahkeme kararının kamu düzenine aykırılık yönünden değerlendirilmeksizin, HMK’nın 352. maddesi gereğince istinaf başvurusunun reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-