Tapulu taşınmaza el atmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istekleri-
Mahkemece Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 Sayılı EPDK kararı konusunda uzman olmayan serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişisinin hazırladığı rapor hükme esas alındığından, mahkemece; Dairemizin 12.06.2014 tarih 2014/1190 E. - 2014/9514 K. sayılı ilamında belirtilen hususlara dikkat edilerek, aralarında Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 Sayılı EPDK kararı konusunda uzman elektrik mühendisi bir bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi kurulundan davaya konu abonelik sözleşmesinin okunaklı bir suretinin dosyaya celp edilerek, sözleşmede açıkça 6183 sayılı kanun kapsamında gecikme faizi alınacağının kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı saptanmak ve böyle bir hüküm bulunmaması halinde yasal faiz uygulanmak suretiyle denetime elverişli bir rapor alınarak hasıl olacak sonuca sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Bozma ilamına uyulduktan sonra, kesinleşmiş olan hususlarda yeniden davanın reddine karar verilemeyeceği- Davacı idarenin dava konusu yangın nedeniyle helikopter kullanımından kaynaklanan gerçek bir zararı olup olmadığı, varsa bu zararın miktarı tespit edilmeli ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Hüküm yalnızca helikopter kullanımından kaynaklı gerçek zararın tespit edilmesi yönünden bozulduğundan, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan hususlarda yeniden görüş bildiren bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve tazminat miktarından kaçınılmazlık indirimi yapılmasının hatalı olduğu-
8. HD. 27.09.2018 T. E: 1862, K: 16432-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyet raporuna bakıldığında ise; ''Müteveffa .......'nun yaya geçişi yasaklanmış bir yerden geçmesinin Karayolları Trafik Kanununa göre suç olduğu, ancak bu suçun karşılığının sadece para cezası olduğu anlaşıldığından ölümüne ilişkin olayda kendisinin suçsuz olduğu'' şeklinde kanaat bildirildiğinin görüldüğü, buna göre; anılan bilirkişi raporunda müteveffa ......'nun yaya geçişi yasaklanmış bir yerden geçmek şeklinde gerçekleşen fiilinin yalnızca ceza hukuku anlamında irdelendiği, tazminat hukukunda bu fiilin kusur oluşturup oluşturulmadığının tartışılmadığı, bu hali ile raporun yetersiz olup, hükme esas alınmaya elverişli olmadığı, o halde mahkemece; davacılar açısından, desteklerinin olaydaki bölüşük kusuruna ilişkin değerlendirmeler içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak, varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklandığı iddia olunan olay nedeniyle dosya kapsamında yer alan görgü tespit raporu ile olay yeri tutanağı arasındaki çelişkiler de giderilmek suretiyle, meydana gelen zarar ile söz konusu eylem arasında herhangi bir irtibat bulunup bulunmadığı,olayın branşman hattından kaynaklanıp kaynaklanmadığının her türlü şüpheden uzak şekilde tespitinin sağlanması yönünden, alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiği-
İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunduğu- Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabileceği- Dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde, kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği- Bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı- Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirdiği, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiği- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği- Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi varsa mirasbırakana ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, tarafların tüm delilleri toplanarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Hükme esas alınan makine mühendisinin raporunda; sayaç değişim tutanağının düzenlenmediği bu nedenle sayaca müdahale iddiasının inandırıcı olmadığının belirtildiğinin, davalı tarafından rapora itiraz edildiği görülmekle bilirkişi tarafından mevzuata uygun teknik bir inceleme yapılmadığnın, raporun taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olmadığı gibi; tutanak tarihinde yürürlükte olan 622 sayılı kurul kararına da uygun olmadığının anlaşıldığı, kaçak elektrik kullanımının aksi ispatlanamayan kaçak tespit tutanağı ile sabit olması karşısında talep edilen kaçak elektrik bedelinin yönetmelik ve 622 sayılı kurul kararının “Tüketim Miktarı Hesaplama” başlıklı bölümünde açıklanan yöntemle hesaplanması gerektiği, hal böyle olunca; dosyanın konusunda uzman elektrik bilirkişisine tevdiyle davalının davacı taraftan isteyebileceği kaçak elektrik bedelinin tutanağın düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı EPDK kararı hükümlerine göre hesaplanarak taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı davada varlığı ileri sürülen "doğrudan zararın" doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 6102 s.TTK. 644/1-a uyarınca, aynı Kanunun 553. maddesinin uygulanmasını gerektiği- 6335 s. K. ile yapılan değişiklikle sorumluluğun kusura dayandığı belirtildiğinden, davacının, davalı tasfiye memurunun görevini icrası sırasında, davadışı tasfiye halindeki şirketin yapılandırılmış vergi borcuna ilişkin ödenmesi gereken ikinci taksidin ve müteakip taksitlerin ödenmemesinde kusurlu olduğunu ve sonuçta bu vergi borçlarının kendisi tarafından ödenmesi nedeniyle zarara uğradığını ispatlamakla yükümlü olduğu-  Doğrudan taksitlerin ödenmediğinden bahisle davalı tasfiye memurunun sorumlu olduğuna kanaat getirilmesi hatalı olup şirketin geçmiş dönem vergi borçlarına ilişkin yapılandırma taksitlerinin ödenmesi gereken tarihlerde, borçları ödeme kabiliyetinin bulunup bulunmadığının anlaşılması için mahkemece bu konuda inceleme ve araştırma yapılması gerektiği- Şirketin vergi borçlarının ödenmesi gereken tarihlerde ileri sürüldüğü gibi likit varlığının bulunduğu saptandığı takdirde, davalı yanın bu yönde TCMB'ye yaptığı başvurunun olumlu sonuçlanmamasında kendisine izafe edilecek bir kusurun bulunup bulunmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerektiği- Likiditenin varlığı saptandığı takdirde, şirketin sonuçta yapılandırılan vergi borçlarının tahakkuk ettiği dönemde de bu likiditenin var olup olmadığı, olması halinde davadışı şirketin eski müdürü olduğu anlaşılan davacının, likidite varlığına rağmen vergi borçlarını ödeyip ödemediği, bu anlamda VUK'nın 10. maddesi kapsamında bir sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, şirkete ait vergi borcunun ortaklardan tahsili konusunda Vergi Dairesince 6183 s.K. m. 35 çerçevesinde bir takibat yapılıp yapılmadığı, davacının ödemesinin bu takibata bağlı olup olmadığı, böyle bir takibatın varlığı halinde ise yine davacının Vergi Dairesinin bu yöndeki işlemine karşı hukuksal haklarını kullanıp kullanmadığı, davalı tasfiye memurunun göreve başlamasını müteakip şirkete ait defter ve belgeler ile demirbaşların kendisine teslimi konusunda davacının herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı, bunun davalının sorumluluğuna, davacının varlığını ileri sürdüğü zarara ve bunun sonucu hükmedilecek tazminata etkisi olup olmayacağı hususlarında TBK. 52 çerçevesinde bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Mahkemece dosyanın oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden davalının davacı taraftan isteyebileceği kaçak elektrik bedelinin, tutanağın düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmelik ve 622 sayılı EPDK kararı hükümlerine göre hesaplanarak, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-