Dosyada mevcut bilirkişi kök raporu ve Dairemizin bozma ilamı sonrası alınan ek bilirkişi raporu yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre yeterli olup, mahkemece kolluk vasıtası ile sosyal ekonomik durum araştırılması da yaptırıldığı görülmekle, mahkemenin sosyolog bilirkişinin de heyete eklenerek ek rapor alınması yönünde ara kararının yerinde olmadığı, o halde mahkemece dosyada mevcut bilirkişi raporu ve ek raporu doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, sosyolog bilirkişinin heyete eklenmesi ve ek rapor alınması için masraf yatırılmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, arazi üzerindeki mülkiyetin, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapıların da gireceği, taşınmaz üzerinde yer alan dükkanın davalı tarafça meydana getirilmediği hususunda taraflar arasında anlaşmazlık olmadığı nazara alınmak sureti ile işgal tazminatının dükkan niteliği kabul edilerek belirlenmesi, bu kapsamda Daire uygulamalarına uygun şekilde emsallere göre araştırma yapılıp, ecrimisil istenilen ilk dönem başlangıç tarihi olarak baz alınmak suretiyle hesaplama yaptırılarak ilk dönem için miktarın belirlenmesi, sonraki dönemler için ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle miktarın belirlenmesi, sonucunda talep miktarı ve kazanılmış müktesep haklar gözetilerek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken işgal tazminatının arsa niteliği ile belirlendiği bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Desteğin vefatından önceki geliri tespit edilirken, işlettiği işyerinin, desteğin sağlığında yapmış olduğu kişisel katkısının belirlenmesi gerektiği- Desteğin ölüm tarihindeki sosyal ve ekonomik durumu ilgili yerlerden araştırılarak, desteğin mesleği de tespit edilerek, desteğin kişisel özellikleri nedeniyle işine bedensel katkısının ne oranda olabileceği hususunda alanında uzman bilirkişiden rapor aldırılmak suretiyle, desteğin tarımsal faaliyetinde fiili emeği ile elde edeceği net gelirin ne kadar olacağı tespit edilip sonucuna göre (usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak) karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; davalı-borçlu şirketin malvarlığında önemli bir yeri tutan tasarrufların, örtülü işletme devri niteliğiyle alacaklı lehine karinenin oluştuğu, aksinin de davalı tarafından ispatlanmadığı belirtilmişse de; dava konusu taşınmazların davalı borçlu şirketin ticari işletmesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda bilirkişi raporu alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığı, bu durumda mahkemece yapılması gereken işin; konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile davalı borçlu şirketin tüm ticari sicil kayıtları ve tüm ticari defterleri getirilerek üzerinde inceleme yapılarak, şirketin sermayesinin belirlenip, dava konusu taşınmazların toplam değerinin (bilirkişi tarafından belirlenen) söz konusu şirketin belirlenen sermayesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olacağı-
Dosya kapsamında yer alan SGK kayıtlarına göre; davalı borçlu şirket yetkilisi ve davalı üçüncü kişinin daha önce ... ünvanlı işyerinde çalıştıkları anlaşıldığından; davalı üçüncü kişinin davalı borçlu şirketin İİK. 280. madde kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazlarını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiasının keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan muteriz borçlu (ciranta) tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebileceği, o halde, bölge adliye mahkemesince HMK'nun 266. maddesi uyarınca yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takibe dayanak çekin keşide tarihi altındaki imzanın, keşide yerinde mevcut keşideci imzası ile karşılaştırılıp aynı elin ürünü olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Tüzük hükümlerine aykırı derneğe üye yapıldığı ileri sürülen davacıların dernek üyeliğinden çıkarılmalarına dair genel kurul kararı ile genel kurulda alınan diğer kararların iptali istemi-
Borçlu şirketin iflasından önce dava konusu taşınmazlar üzerinde diğer davalı lehine tesis ettiği ipoteklerin iptalini istemi- Temlik alan temlike eden alacaklının haklarının halefi olduğundan, borcun doğum tarihinin, temlik tarihi değil, ilk alacaklının alacağının doğduğu tarih olarak kabul edilmesi gerektiği- İflas eden borçlunun ayrı bir tüzel kişiliği mevcut olup davacının özel şahıs olduğu, müflis şirketle aralarında organik bağ olmasının ve bu davadaki alacağı temlik alarak davayı devam etmesinin TMK. m. 2 kapsamında değerlendirilemeyeceği- Davalı üçüncü kişi bankanın, davalı müflis şirkete kullandırdığı kredi ile davalı bankanın kredi borçları ödenerek, ipotek tesis edildiğini, buna rağmen kullandırılan kredi tarihinden yaklaşık 1 yıl sonra ipotek tesis edilmesi ve bundan yaklaşık 1 ay sonra ipoteklerin fekkedilerek daha yüksek verilen kredinin nerde ise 6 katı bedelli yeni ipoteklerin tesis edilmesine ilişkin tasarrufunun İİK. m. 280 uyarınca iptali gerektiği- Uzman bilirkişi aracılığı ile ipotek akit tablosu, davalı banka lehine tesis edilen ticari işletme rehni belgeleri ile ihale tutanağının incelenerek, ihale tutanağındaki makine ve techizatın ipotek kapsamında olup olmadığı veya hangilerinin kapsamında kaldığı tesbit edilerek, tesbit dışında kalan makine ve techizat bedelinin, davacıya ödenen ihale bedeli ile oranlamasının yapılarak ortaya çıkan rakamın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazlar üzerindeki ağaçlar sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zararın ortaya çıkacağı, sökülüp götürülmemesi durumunda ise de arazi sahibi olan davacının sebepsiz zenginleşeceği, o yüzden arsa sahibinin ağaçlar nedeniyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibine bir miktar tazminat ödemesi gerekeceği, TMK’nin 723/son maddesince bu gibi durumlarda ödemesi gereken tazminatın ağaçların arazi maliki için taşıdığı en az değerle sınırlı olduğu, bu takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki için arz ettiği sübjektif değeri aşamayacağından, uzman bilirkişiden rapor aldırılarak, odun bedelinden kesim giderlerinin mahsup edilmesi suretiyle davalının zenginleştiği miktarın tespit edilmesi ve uyuşmazlığın ulaşacak sonuç dairesinde çözümlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ağaç bedelleri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-