Asıl alacak ve karşı alacak davalarının ilk derece mahkemesince; dosyanın bankacılık konusunda uzman bir bilirkişiye tevdi edilip, kendisine dava dosyası yanında, davalı şirketin hesabının bulunduğu banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapma ve belgelerden örnek alma yetkisi de verilerek; davalı şirket ile, davalı şirketin banka hesabının bulunduğu şube arasında bir kredi sözleşmesi imzalanıp imzalanmadığı, bu kredi sözleşmesinde davacının kefil ve ipotek veren olarak sorumluluğu bulunup bulunmadığı, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle bankaca hesap kat edilerek idari ve adli takibe geçilip, davacıya noter ihtarı gönderilip gönderilmediği hususlarının tespitinden sonra, davacıların dayandıkları 16 adet banka dekontunda yer alan ödemelerin banka kayıtları üzerinde tespiti yapılarak, bu ödemelerin davacılardan kim tarafından yapıldığı ve ödemelerde açıklama olarak kefalet nedeniyle ödeme yapıldığı hususunda açıklama olup olmadığı hususları belirlenip, davacıların davalının hesabına davalı tarafından kullanılan kredi borcunun ödenmesi için kefalet amacıyla dava tarihine kadar yapılan ödemeler saptanıp, saptanan bu miktarın tahsiline karar verilmesi gerektiğinden, kararın bozulması gerektiği-
Davacının, bozmadan sonra ıslah dilekçesi ile menfi zarar talebinden feragat edildiği kabul edilerek davacı vekilince dava dilekçesinde 10.000 TL olarak talep edilen alacağın ne kadarının cezai şart ve ne kadarının menfi zarar ve ne kadarının müspet zarar için talep edildiğinin sorulup açıklattırılarak saptanması, daha sonra mevcut bilirkişi raporlarındaki verilerin değerlendirilmesi ve mahkemece takdir edilen hususlar da belirtilerek görevlendirilecek bir bilirkişiden davacının müspet zararının hesaplandığı bir raporun alınması ve bu raporun taraf vekillerine tebliğ edilmesi ve taraf vekillerinin itirazları olursa, itirazları karşılayacak ek rapor alınması gerektiği, böylece davacının talep edebileceği müspet zarar hesaplatıldıktan sonra davacının cezai şarta ilişkin davasını, davalının muvafakati ile geri alınmış olması nedeniyle, bu dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının menfi zararına ilişkin davasının feragat nedeniyle reddine, müspet zarar yönünden ise, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı göz önüne alınarak sadece dava dilekçesi hakkında yaptırılan açıklamaya göre talep edilen müspet zararı geçemeyecek şekilde hükmün kurulması gerektiği-
Davalı banka "davacının banka nezdindeki maaş hesabından davacının kredi kartından kaynaklanan borcunu mahsup ederken davacının imzaladığı sözleşmedeki rehin/mahsup haklarına dayandığını" belirttiğinden, mahkemece davalının bu savunması üzerine durulmadan, davalı bankanın sözleşme kapsamında haksız davranışının nasıl saptandığı, sözleşmelerin ilgili maddeleri de belirtilmek suretiyle açıklanmadan yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, davalı banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişiye inceleme yaptırıp, davacının davalı bankaya kredi kartı borcu bulunup bulunmadığı ve davalı bankanın yaptığı kesintilerin bu borcun tahsilini sağlayacak miktarda olup olmadığı ve sözleşmeyle davacının davalı bankaya hesap üzerinde böyle bir tasarruf hakkı verip vermediğini saptaması gerektiği-
Somut olayda Özel Dairenin bozma kararında emlakçılık yapan kişilerin bulunduğu bilirkişilerden rapor alınması gerektiğine işaret edilmiş ise de, bilirkişi heyetinde bulunan gayrimenkul değerleme uzmanı dava konusu hakkında ve alınması gereken bilirkişi raporunun niteliğine göre özel ve teknik bilgiye sahip, bilirkişilik yapabilecek uzman bir kişi olduğu- Bu nedenle davanın çözümü için ayrıca emlakçılık yapan bilirkişiden görüşünün alınması gerekmeyeceği-
İfa imkânsızlığının yorumlanması ve belirlenmesinin zorunlu bulunduğu, TBK.'daki anlatımlara uygun rapor alınmadan, yetersiz ve uzmanlık alanı uygun olmayan bilirkişi heyetince düzenlenen rapora itibar edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı, hükmün bozulmasının gerektiği, o halde mahkemece yapılacak işin; 6100 sayılı HMK'nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek aralarında uzman makine mühendisi bulunan bilirkişiler kurulu aracılığıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli rapor alınarak özellikle sözleşme ve ekindeki projede belirtilen şekilde mevcut çelik konstrüksiyonlu binanın ana taşıyıcı çelik aksamı ile konstrüksiyonlu cephe ve çatı kaplamalarının hasar verilmeden sökülerek 150 km ileride idarece yeri belirlenecek alana naklinin ve hasarsız sökülmesinin anlatılan ilke ve esaslara göre objektif olarak mümkün olup olmadığı, temlik eden sözleşmenin yüklenicisinin işinin ehli basiretli bir tacirden beklenen özen ve yükümlülüğü yerine getirip getirmediği ve sözleşme ve eklerine göre işin yapılmasının imkânsız olup olmadığını bilmesinin gerekip gerekmediği, biliyor ya da bilmesi gerekiyor ise Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 14. maddesinde ki sorumluluk hükümleri de gözetilerek temlik eden yüklenicinin sonuç ve zarardan sorumlu olup olmadığı belirlenmeli, asıl davanın menfi tespit davası olarak açıldığı ve yargılama aşamasında ödeme yapılması nedeniyle istirdat davasına dönüştüğü de gözetilerek bedele hükmedilmesi halinde istirdat tarihinden itibaren faiz yürütülmesi, birleşen davada talep edilen alacağın miktarı içerisinde asıl davada dava konusu edilen alacağın bulunduğu da gözetilerek mükerrer ödemeye neden olmayacak şekilde kazanılmış haklarda göz önüne alınarak hüküm kurmaktan ibaret olması gerekeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptâli ve tescil, iki ayrı icra takibinin bir kısmından borçlu olunmadığının tespiti (asıl dava) taleplerine ve (birleşen) arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptâli ve tescil taleplerine ilişkin dava- Tapu iptâl ve tescil talep edilen taşınmazların değerleri birden fazla bilirkişi raporu alınarak belirlenmiş olup, alınan bilirkişi raporları yeterli görülmediği taktirde yeniden bilirkişi raporu alınması yerine, dava ile direkt ilgisi olmayan ve başka bir mahkemede görülen icra dosyasındaki kıymet takdirine itiraz sebebiyle bir kısım taşınmazlar yönünden alınan bilirkişi raporundaki değerlere itibar edilerek yargılama giderlerinin hesap edilmesi ile yargılama giderinin, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği kuralına uyulmayarak, yargılama giderlerinin denetime elverişli şekilde dökümü yapılmaksızın belirlenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece birlikte ifa kuralı uyarınca tapu iptâl ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesine rağmen davalı arsa sahibinin harç ve yargılama giderlerinden gerekçesi açıklanmaksızın sorumlu tutulmasının da hatalı olduğu-
Elektriği fiilen kullanan kişilerin, abone ile birlikte tüketim bedelinden sorumlu olduğu- Abone davacının fiili kullanıcı davalılara şirkete yaptığı elektrik borcu ödemesine ilişkin rücu hakkı bulunduğu- Bedeli zamanında ödemeyerek artmasında kendi kusuru olan davacının, bu konuda davalılara ihbarda da bulunmadığı, bu nedenle davalıların gecikme zammından ve gecikme zammına uygulanan KDV sorumlu tutulamayacağı- Davacının rücu hakkı yalnızca fatura bedeli için olduğu- Davacının rücu alacağından müteselsilen sorumlu olan davalıların isimlerinin hüküm fıkrasına ayrı ayrı yazılması gerektiği-
Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilemeyeceği, kamu düzeni ile ilgili “usuli kazanılmış hak” ilkesine Yargıtayın kendiliğinden dikkate alacağı ve hakimin değişmesinin de açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamayacağı- Davanın kısmen kabulü yönünde verilen ilk kararın temyizi üzerine verilen bozma kararına uyulmakla birlikte, bozma ilamı doğrultusunda uzman bilirkişi heyetinden dava konusu edilen; "tanı, tedavi algoritmasına uygun değil ve aynı tanı ile başka tarihli muayene" gibi birçok nedene dayalı olarak yapılan tüm kesintiler yönünden inceleme ve değerlendirme içeren bilirkişi raporu alınması gerekirken, bozulan kararda hükme esas alınan bilirkişi raporundaki gibi sadece acil hastalara ilişkin kesintilere yönelik değerlendirme yapan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu- Bilirkişi heyetinde acil hekimliği konusunda uzman bilirkişi bulunması gerekirken bu alanda uzman bir bilirkişinin bulunmayıp, davalı SGK bünyesinde görev yapan müfettişinin heyette yer almasının da hatalı olduğu-
Satış bedeli olarak kabul edilen değerin (dava konusu edilen taşınmaz ve davalı hissesine tekabül edecek miktar esas alınmak suretiyle), çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için konusunda uzman bilirkişiden mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılması ve bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmesinin gerektiği-