İİK’nun 282. maddesi hükmü gereğince tasarrufun iptali davalarında, davalı olarak borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığının olduğu, bu nedenle davanın kabulü halinde yargılama giderlerinden davalı borçlu ve üçüncü kişi birlikte sorumlu olmaları gerekirken mahkemece yargılama giderinden sadece adı geçen davalının sorumlu tutulmasının isabetli olmadığı-
Tasarrufun iptali davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği- Davalı borçlu adına kayıtlı araçların devredildiği üçüncü kişilerin başka bir şirkette ortaklarının bulunduğu anlaşıldığından, üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu- Dava konusu tasarrufların tarafı olmayan davalı hakkında davanın pasif husumetten reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişinin dava konusu taşınmazın davalı borçluya ait 7/10 hissesini, devraldıktan yaklaşık 6 ay sonra, taşınmazın 3/10 hissesine sahip davalı borçlunun babasının davalı dördüncü kişiye sattığı, davalı üçüncü kişinin diğer davalılar baba ile oğul arasındaki mal devrini gizlemek amacıyla baba ile oğul arasındaki devir işlemine katıldığı görülmekle davacının talebi bağlı kalınarak, diğer davalılar yönünden davanın reddi ile davalı üçüncü kişinin devir tarihinde taşınmazın gerçek değeri olan miktardan (alacaklının icra dosyasındaki alacağı ile sınırlı olmak kaydıyla) nakden tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ile zorunlu dava arkadaşı olan üçüncü kişilerin davaya dahil ederek taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra İİK'nun 278-279 ve 280 koşullarının önce davalı borçlu ile üçüncü kişiler arasında gerçekleşip gerçekleşmediği, sonra da dördüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı araştırılarak, iyiniyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK. mad. 283/2 uyarınca davanın bedele dönüşeceği de dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
Borçlu tarafından yapılmamış olan tasarrufun iptal edilemeyeceği- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde borçlu hakkındaki takip dosyasındaki alacak ve feri'leri ile sınırlı olarak tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği, bu husus dikkate alınmadan infazda kuşku uyandıracak şekilde karar verilmesinde isabetsizlik olacağı-
İİK mad. 277 vd gereğince açılan tasarrufun iptali davalarında, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerektiği- Mahkemece, davalı borçlu ve davacı alacaklı arasındaki borç ilişkisinin gerçek bir borç olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasında borçlu ile üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu-
Kooperatif üyesi üçüncü kişilerin borçlu kooperatifin içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılardan mal kaçırma kastını bilebilecek kişilerden olduğu (İİK. mad. 280)- Kooperatif üyesi olamayan dördüncü kişiler yönünden davanın kabul edilmesi için kötü niyetli olduklarının ispat edilmesi gerektiği- Üçüncü kişi davaya dahil edilmeden dördüncü kişi hakkında karar verilmesinin hatalı olduğu- Borçlu adresinde yapılmış haciz olmyan ve geçici aciz belgesi sunulmayan takipler yönünden tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ve onunla hukuki muamelede bulunan üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan her ikisininde davalı olarak gösterilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının açılmasından sonra borçlunun vefatı ve mirasçıların mirası reddetmeleri üzerine, mirasın reddi kararı kesinleştiğinden, mahallin sulh hukuk hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu-