Tasarrufun iptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK m. 12'nin uygulanmayacağı- Davalı borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan üçüncü kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi gerektiği, yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmayacağı- Bir davalının süresi içinde yetki itirazında bulunması ve yetkili mahkemeyi (Denizli Mahkemeleri) olarak göstermesi, diğer davalının ise cevap vermemesi ve duruşmalara katılmaması durumunda, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceğinden ve yerleşim yeri Denizli olan davalının süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Denizli Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Borçlunun arkadaşının babası olan ve aralarında ticari ilişki bulunan kişi üçüncü kişi hakkındaki tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Kendi savunması ile o bölgede arazi satın alan kişi olduğunu belirten davalı dördüncü kişinin Polatlı ilçesinde borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabul edilemeyeceği- Davalı dördüncü kişi ile davalı borçlu arasında iş, arkadaşlık, tanıdıklık, akrabalık gibi herhangi bir ilişkinin veya kötü niyetinin olduğunun, davacı tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığından onun yönünden davanın reddine, davalı üçüncü kişinin mirasçıları yönünden ise; dava konusu gayrimenkulün davalı üçüncü kişi tarafından diğer davalıya devredildiği tarihteki gerçek değeri üzerinden icra dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tahsiline karar verilmesi gerektiği-
TBK m. 19 uyarınca açılan davada, İİK 283'de yer alan sadece "davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin" kıyasen uygulanabileceği, yoksa TBK m. 19 uyarınca açılan davada üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olmasının mümkün olmadığı- Davacının açtığı TBK m. 19'a dayalı açtığı tasarrufun iptali davasında, dava konusu taşınmazın dava tarihinden önce dava dışı bir başka kişiye devredildiğinden, dava konusu taşınmazla ilgili satışın iptaline karar verilebilmesi için taşınmazın devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunun kanıtlanması ve bu kapsamda taşınmazı devir alanların tamamının davaya dahil edilmesi gerektiği (Y.4.HD. 2021/1890 E. 2021/7420K.)- Somut olayda davacı "davaya mevcut davalılara karşı tazminat davası olarak devam edileceğini" açıkladığından, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece "borçlu ile damadı arasında yapılan taşınmaz satışının iptali ile davacının alacaklı olduğu icra dosyasındaki alacak ve ferilerinin tahsili ile sınırlı olmak üzere .... TL'nin davalı üçüncü kişi damattan tahsil edilmek üzere davacıya cebri icra yetkisi verilmesine" şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Haciz tutanaklarının İİK'nın 105 inci maddesi anlamında aciz belgesi niteliğinde olduğu- Yargılama sırasında takip konusu borcun ödenmiş olmasından ötürü davanın konusuz kaldığı, dolayısıyla karar verilmesine yer olmadığı-
Davacı tarafından davalı borçlu kooperatifin ticaret sicilinden kaydının terkin edilmesine rağmen sicilin ihyası davası açılmadığının, davalı borçlu kooperatif ile tasarrufta bulunan davalı 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı mevcut olduğunun, davalı borçlu kooperatifin davada taraf ehliyeti bulunmadığının anlaşılmış olmasına göre "davanın usulden reddine" ilişkin olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davacı alacaklının alacağın kaynağı ile ilgili bir açıklama yapmamış olduğu, alacağın gerçekliğini ispat yükü davacı üzerinde olduğu - Bu halde mahkemece, davacının alacağının dayanağının ne olduğu hususu açıklattırılarak, gerektiğinde borçlu şirketin ticari defterlerinde araştırma yapmak sureti ile tesbit yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İvazlar arasında önemli oransızlık olmadığı, davalıların muvazaalı olarak taşınması satın aldıkları hususunun ispatlanmadığından dolayı tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalı Y'nin davalı borçlu ile akraba olmadığı, zeminde bitişik tarlayı tek arazi gibi tarım amaçlı kullandığı, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bildiği veya bilmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğunun ispatlanamadığı, davalı S'nin daha önce maliki olduğu bağımsız bölümü, factoring sözleşmesinin düzenlendiği tarihten önce borçlu M'ye sattığı, tarafların akraba olmadıkları, satış işleminin muvazaalı veya mal kaçırma amaçlı olduğunun ispatlanamadığından bu davalılar bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği - Davalı M'ye yapılan devrin ise, mutad ödeme karşılığı olmadığı, davalı borçlu ile kardeş olmasına göre borçluluk durumunu bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle muvazaalı devrin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Mirasçıların yaptıkları rızai taksim sözleşmesi ile dava konusu taşınmazdaki davalı borçlu hissesinin, önce dava dışı diğer mirasçıya sonrasında da davalı gösterilen (dördüncü) kişiye devredildiği anlaşıldığından, davalı borçlu ile dava dışı diğer mirasçı arasında İİK m. 282. gereğince zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilerek bu (üçüncü) kişinin de davaya dahil edilerek tasarrufun iptali davası yönünden taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Dava konusu taşınmazın bir başka alacaklının yaptığı takip sonucu satıldığı ve artan para kalmadığından dolayı konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı-