Borçlu şirketin yetkili temsilcisi tarafından ticari vekil olarak atanan kişinin, vekelatname içeriğine göre çek ve senet düzenlemeye, senet ve çeklere imza atmaya, cirolamaya, protesto etmeye yetkili olduğu; azilnamenin ise bononun düzenlenme tarihinden sonra düzenlendiği görüldüğünden, takip dayanağı bononun düzenlenme tarihi itibariyle ticrari vekil aı geçenin, borçlu şirket adına bono tanzim etmeye yetkili vekil olduğu-
Çekin bir takas odasına ibrazının, ödeme için ibraz yerine geçeceği- Takip alacaklısı banka, aynı zamanda muhatap banka durumunda olmadığından ve çek adı geçen banka tarafından ibraz edildiğinden, takip yapan bankanın yetkili hamil olduğunun kabulü gerektiği- Teminat ilişkisinin tarafı olmayan diğer kişilere karşı veya diğer kişiler tarafından ileri sürülebilmesi mümkün olmadığından, keşidecinin, lehtarın, bu çeki, kendi borcuna karşılık üçüncü kişi olan alacaklı tarafa teminat olarak verdiğini ileri süremeyeceği-
Mahkemece; borçlunun şikayetinin kısmen kabul edildiği ve alacaklının kendisini bir vekille temsil ettirdiği halde alacaklı yararına 6100 Sayılı HMK’nun 323. ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 11/3. maddesi gereğince vekalet ücretine hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu-
Yetki itirazının kabulü kararının kesinleşmesinden itibaren, alacaklı tarafça, HMK'nun 20. maddesinde öngörülen yasal süre içinde dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesi talep edilmemiş olup, bu hususun mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiğinden mahkemece, HMK'nun 20. maddesi uyarınca re'sen “takibin açılmamış sayılmasına” karar verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit davasının reddine ilişkin kararın kesinleşme tarihi olan 01.04.2010 tarihinden itibaren 3 yıl içerisinde, alacaklı vekilince borçlular hakkında 20.05.2011 ve 18.09.2012 tarihinde haciz, 14.5.2013 tarihlerinde avansı da yatırılmak suretiyle satış talepleri yapılmış olmakla, şikayet tarihi olan 11.06.2015 tarihinde henüz zamanaşımının gerçekleşmediği anlaşıldığından, mahkemece, borçluların icranın geri bırakılmasına ilişkin şikayetlerinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, Dairemizce kararın belirtilen nedenle bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kısmen kabulünün gerektiği-
Borçlunun, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip talebinde, kendisine gönderilen ödeme emrine karşı icra mahkemesinde yaptığı itirazda, borca itirazla birlikte, takip talebinde istenilen işlemiş faiz miktarı ve oranına da itiraz ettiği, borçlunun faize yönelik itirazı mahkemece itiraz tarihi esas alınarak inceleme yapılıp oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, itiraz tarihinden sonra alacaklının işlemiş faiz miktarını düzelttiği gerekçesi ile faize yönelik itirazlarının kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Senet keşidecisi kooperatifi temsilen imzalanan bonodan "şahsen sorumluluğu olmadığını" ileri süren kişinin yaptığı başvurunun İİK. mad. 169 kapsamında "borca itiraz" niteliğinde olduğu; bu başvurunun İİK'nun 170/a maddesine (borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti) dayalı bir şikayet niteliğinde olmadığı-
Yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahısların sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlendiği- Bonoya dayalı takibin, genel yetkili yer olan borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesinde, bonoda öngörülen ödeme yerinde ve ayrıca bononun tanzim edildiği yerdeki icra dairesinde yapılabileceği-
Takibe konu senedin, teminat olarak verildiği ve senet bedelinin tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borca itirazın esasına girilmediğine göre; İİK'nun 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince, alacaklının tazminat ile sorumlu tutulmasının doğru olmadığı- Mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca borçlu hakkındaki takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Birden fazla borçlu varsa bunlardan birinin ikametgahında takip başlatılabileceği ve bu durumda diğer borçluların yetki itirazında bulunamayacakları, ancak, anılan hükmün, borçlulardan birinin ikametgahındaki (onun için genel yetkili) icra dairesinde takip yapılması hali için olduğu-