Borçluya “ödeme emri tebliğ edilemese” bile, alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesi mevcut bulunduğu sürece borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmemesi şikayet ve itirazda bulunmasına engel teşkil etmeyeceği- Borca itiraz başvurusunun niteliği gereği duruşma açılarak, alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesinin mevcut olup olmadığı tespit edildikten sonra oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Bir ödeme belgesinin takip konusu borca ilişkin olarak verildiğinin kabul edilebilmesi için, o belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması gerektiği-  Borca itirazın çözümlenmesi için borçlu tarafından sunulan dekontların, takip dayanağı çeke ilişkin olup olmadığının tespiti için bilirkişiden rapor alınmaması gerektiği-
Çekte İmzası bulunan kişiye kadar vekaletname ile kambiyo senedi düzenleme yetkisi verilmiş ise de bu görevinden azledildiği ve bahsi geçen azilnamenin kendisine tebliğ edildiği buna göre keşide tarihi itibari ile çek tanzim yetkisinin bulunmadığı anlaşıldığından,borçlu şirketin takibin durdurulmasına yönelik başvurusunun kabulü gerektiği-
Vekilin, açıkça bono veya kambiyo senedi düzenleme yetkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, alacaklının, buna rağmen borçlu hakkında senedi takibe koyması nedeniyle, takipte en azından ağır kusuru söz konusu olup, mahkemece, borçlu lehine İİK'nun 169/a-6. maddesi gereğince yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata hükmolunması gerektiği- Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, İİK'nun 169 ve 169a maddeleri kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, mahkemece itiraz kabul edildiğine göre, İİK'nun 169a/5. maddesi gereğince "takibin durdurulmasına" karar verilmesi gerekirken, takibin iptaline hükmolunmasının isabetsiz olduğu-
Senet bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilir ve iki bedel arasında fark bulunursa yazı ile gösterilen bedele itibar olunacağı kabul edilmişse de, senedin düzenlenme tarihindeki Türk Lirasının değeri göz önüne alındığında hiçbir alım gücü olmayan 35 TL üzerinden bono düzenlenmesi hayatın olağan akışına uygun düşmediği ve bu yöndeki kabulün, aşırı şekilcilik olup, ağır hak kaybına neden olacağı; mahkemece rakam kısmında "35.000", yazı kısmında ise "otuzbeş" olarak senet bedelinin, "otuzbeş TL” olarak kabulü ile istemin kısmen kabulüne karar verilmesi yerine borçlu itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-
Ödeme emrinin tebliğinden önceki döneme ilişkin itfa itirazında sunulan ödeme belgesinin takip konusu borç sebebiyle verildiğinin kabul edilebilmesi için, belgede takip dayanağı senede açıkça atıfta bulunulmasının zorunlu olduğu- Mahkemece, TBK'nun 100. maddesi ve İİK'nun 169/a-1 maddesi gözetilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle işlemiş faiz, icra vekalet ücreti ve takip masrafları dikkate alınarak borç miktarının belirlenmesi gerektiği-
"Senet metninde yazı ile "bin" ibaresinin sonradan yazıldığı bilirkişi raporu ile tespit edilmişse de, savcılıkta şüpheli sıfatı ile ifadesi alınan borçlunun borcu kabulü karşısında, senet bedelinde tahrifat yapıldığı iddiası ile icra mahkemesine yapılan başvurunun da reddi gerektiği-
Takibe konu senedin, takip alacaklısı bankaya teminat olarak verildiğine ilişkin iddiaları konusunda dayandıkları kredi ve kefalet sözleşmelerinde senede açıkça atıf bulunmadığı gibi, takip dayanağı senedin ön veya arka yüzünde, senedin teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama da olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, borca itirazın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçluya herhangi bir ödeme emri tebliğ edilmediğinden, takibin kesinleşmediği ve bu durumda, başvurunun bu haliyle İİK. mad. 168/5, 169 kapsamında takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı olarak kabulü gerektiği- Borçlunun başvurusunu, İİK'nun 71. maddesine dayandırmasının da bu sonucu değiştirmeyeceği (HMK. mad. 33)- Borçluya ödeme emri tebliğ edilmemiş ise de, alacaklının uyuşmazlığı sürdürme iradesinin mevcut olması nedeniyle borçlunun itiraz hakkının doğduğu ve itirazının süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
Borçlunun iddiasını kanıtlaması gereği-