Evlilik birliğinin devamı için gerekli olan sadakat ve güven duyusu zedelendiğinden, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık mümkün olamayacağı–
Söz konusu ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen götürülebilen nev’iden olup; onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğundan davacının dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altında olduğu-
Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında, asgari ücretle çalışılmasının yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmediği- Davacının boşanmakla yoksulluğa düştüğü davalı kocanın da gelir durumu ve taşınmaz miktarına göre nafaka ödeyebilecek durumda olduğu anlaşıldığından yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekeceği-
Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kadının şahsiyet haklarına ağır saldırı teşkil edecek bir olay isbat edilemediğinden Medeni Kanunun 143/2 maddesi şartları oluşmaz; kadının manevi tazminat talebinin reddinin gerekeceği-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı kadının hiçbir kusurunun olmadığı, karşı taraf ise tam kusurlu olup, kişilik haklarına ağır saldırı teşkil ettiğindene mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralı (MK Md.4) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Boşanma sonucu kadın, en az eşinin desteğini yitirmiş olduğundan mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile hakkaniyet ilkesi (MK.md,4) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesinin gerekeceği-
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesi uyarınca müşterek çocuklar dinlenmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde velayet düzenlemesi yapılmasının usul ve yasaya aykırı olacağı–
Medeni Kanunun 134/1-2.maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekli olup dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun l34/l.maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan davanın reddinin gerekeceği-
Boşanmaya karar verilebilmesi için tanıklardan olaylar hakkında ne şekilde bilgi sahibi olduklarını, taraflarla olan ilişkilerinin derecesini, olayın geçtiği yer ve zamanını, olayların ne şekilde ve nasıl başladığını, bu olaylardan sonra tarafların bir birbirlerine karşı olan tutum ve davranışlarının ne şekilde geliştiğini, somut olayın karı koca arasında alışkanlık haline gelmiş bir davranışın veya sözün gereği mi, yoksa belirli bir amaca yönelmiş olarak mı söylendiği veya oluştuğu ve benzer konular etraflıca sorulmasının gerekeceği-
Evlatlık ilişkisinin iptali yönünde mahkemece verilen süre üzerine Arnavutluk’ta açılan davalar işlemsiz bırakılmış ve oluşan sicilin aksini gösterir bir kayıtta getirilmemiş olup sicillerin aksi isbat edilene kadar bunlara değer verilmesi zorunludur (MK.m.7) ve davadan sonra ibraz edilen ancak mahkemece tartışılıp değerlendirilmeyen belgeler de hükme esas alınamayacağından gerçekleşen bu durum karşısında Veri ve Cavid’in murisin evlatlığı olduğu kabul edilip, menkul ve gayrimenkullar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp hüküm kurulmasının gerekeceği-