Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile bozmadan sonra ıslah mümkün hale gelmiş olup usul hükümlerinde yapılan değişikliklerin derhal uygulanması gerektiği-
Mahkemece, maddi tazminat talebinin ıslahla artırılan kısmının usuli sebeple reddedilmiş olması ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13/1. maddesi de dikkate alınarak maddi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabul, kısmen reddi şeklinde hüküm kurulması, davalı yararına maddi tazminat bakımından maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, ne var ki, belirlenen bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği- "Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir niteliğinde olan İİK. m. 281/2. uyarınca ihtiyati haciz kararı konulduğu, ihtiyati haciz kararının verildiği aşamada kesin haciz isteme hakkı doğmadığından, İİK. m. 106 ve 110. maddelerinin uygulanma yerinin bulunmadığı, icra müdürünün 'ihtiyati haczin kaldırılmasına' ilişkin kararının yok hükmünde olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin mahkemece kaldırılmadıkça dava sonuna kadar geçerliliğini koruyacağı, ihtiyati haciz baştan itibaren geçerli olduğu, sonraki şerhin bu durumun teyidi olduğu, ihtiyati haciz borçlunun satın alınmasından sonra değil öncesinde var olduğundan kaldırılması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kısmi ıslah suretiyle dava dilekçesinde olmayan bir alacak kaleminin, davaya dahil edilemeyeceği- Menfi zararın, sözleşmenin yapılmamış olması halinde alacaklının uğramayacağı zarar olarak tanımlandığı- Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin, haklı nedenle feshi halinde menfi zararın, sözleşmenin yapıldığı tarihte sözleşme yapılan diğer başka bir yüklenici ile davaya konu arsalar üzerinde ne miktarda daire veya arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi yapılabileceği belirlenerek bu miktar ile sözleşmenin feshinden sonra makul süre içerisinde başka bir yüklenici ile imzalanacak sözleşmeye göre arsa sahibine verilecek arsa payı veya bağımsız bölümler arasındaki fark olarak verilecek bağımsız bölümler veya arsa payının dava tarihi itibariyle rayiç değer olarak zararın saptanması ve hesaplanmasının mümkün olduğu-
Cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla takas ve mahsup definin ileri sürülmesi mümkün olup, karşı tarafın muvafakatine de ihtiyaç bulunmadığı- Cevap dilekçesinin ıslah edilmesinin harca tabi olmadığı- Eşya alacağı davasında, talebin kısmen kabulü ve kısmen reddi nedeniyle kabul edilen ve reddedilen alacağın miktarını aşacak şekilde her iki taraf yararına maktu vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğu-
HUMK’nın yürürlükte olduğu tarihte açılan dava yönünden, belirsiz alacak davası bulunmadığından, davacının değer artırma dilekçesi olarak adlandırdığı dilekçe bir miktar açıklama dilekçesi olmayıp ikinci ıslah dilekçe olup mahkemece ikinci ıslah dilekçesi ile arttırılan maddi tazminat miktarına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- İş Mahkemesi dosyasında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik gelirinin rücuen tazmini için açılan dava anılan Kurum lehine sonuçlanmış olduğundan, bu kapsamda davacıya ödenen ve rücuen tazmine konu edilen tutarın davacının talep edebileceği toplam tazminattan mahsubunun gerektiği-
Belirsiz alacak davasında alacağın belirlenmesi sonrasında talep artırımı ve harç ikmali yoluna gidilmesi halinde HMK m. 107/2 ’ye göre; yapılan işlem ıslah olmadığından ıslaha ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı-
Bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş olup; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun kararı ile, "Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verildiği- Davacının bozmadan sonra talep artırım dilekçesi verdiği ve tamamlama harcı yatırmak suretiyle taleplerini artırdığı görülmekte ancak, mahkemece hatalı değerlendirme ile talep artırımının ıslah olarak kabul edilmesi ve artırılan miktarların reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kefalet sözleşmesinin geçersizliği nedeni ile menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, dava konusu taahhütnamenin incelenmesinde, taahhütnamede tek bir tarih ve miktarın yazılı olduğu, her bir borçlunun kefalet limitinin ve ödemeyi taahhüt ettiği borcun miktarının ve tarihininde yazılı olmadığı bu nedenle söz konusu taahhütnamenin TBK 583/1. maddesi uyarınca şekli unsurlarını taşımadığından ve geçersiz olduğu- Davacılar vekilinin dava dilekçesinde belirttiği 1 adet icra dosyası için menfi tespit; 5 adet icra dosyası için ise istirdat isteminde bulunduğu, dava değerini 10.000,00-TL olarak gösterdiği; ıslah dilekçesinde ise dava değerini yükselterek ve fakat icra dosya sayısını 3 adet ile sınırlayarak istirdat isteminde bulunduğu dikkate alınarak; henüz ödeme yapılmadığı bildirilen icra dosyası için bir miktar yönünden menfi tespit isteminin kısmen kabul edildiği; ıslahta gösterilen diğer üç icra dosyaları yönünden ödenen miktarların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdatına karar vermek gerektiği-
Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat isteminin 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu- Kısmi dava şeklinde açılan tazminat davasında, davaya konu edilmeyen alacak kısmı için zamanaşımının işlemeye devam ettiği- Hasar ihbarından sonraki 45. gün sonunda davacı alacağı muaccel olacağından, muacceliyetten sonraki 2 yıl içinde davaya konu edilmeyen alacak bölümünün zamanaşımına uğrayacağı dikkate alınarak, davalı vekilinin zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi, ıslah edilen bölümün zamanaşımına uğrayıp uğramadığının kararda tartışılması gerektiği-