Taraflar arasında yapılan sözleşmede bulunan "... Hakkında kamu davası açılan eczanenin sözleşmesi (karar kesinleşinceye kadar) askıya alınır." hükmüne göre, ceza yargılaması neticesinde davacının mahkumiyetine karar verilmemiş olması karşısında, sözleşmenin askıya alınması işleminin kendiliğinden kalkmakla davanın konusuz kaldığı ve bu nedenle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı-
Kaçak su kullanımından kaynaklı borcun bulunmadığının tespiti ile davacı ile dava dışı Belediyesi ile imzalanan sözleşmenin geçerli olup olmadığının tespiti- Bilirkişi incelemesi-
Mahkeme tarafından bir sonraki celseye kadar verilen ve ihtaratı yapılarak kesin hale getirilmeyen süre içinde ibraz edilen ıslah başvurusunun zamanında yapıldığının kabulünü gerektireceği- Dinlenilen tanıkların yeniden dinlenilmeyip ıslah çerçevesinde değerlendirilmesinin usul ekonomisi düşüncesi ile hatalı olmadığı- Dava dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davacı kadın davasını ıslah etmiş olup sadece ıslah dilekçesi ile ileri sürdüğü yeni vakıalara yönelik delil bildirebileceği- Davacı kadın ıslah dilekçesinde “fiziksel ve psikolojik baskı” demek suretiyle dava dilekçesinde olmayan fiziksel baskı (şiddet vakıasına) dayandığından, ıslah ile dayanılan bu vakıa yönünden, bildirdiği ve dinlenilen tanık beyanları ile birlikte inceleme yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Tarafların 23.07.2011 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı karşılıklı boşanma davalarından ilkinin erkek eş tarafından 04.09.2015 tarihinde, karşı davanın ise kadın eş tarafından 01.10.2015 tarihinde açıldığı, yargılama aşamasında erkeğin 31.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile evlilik birliğinin devam ediyor olması nedeni ile sadakat yükümlülüğü devam eden kadının dava tarihinden sonra 04.12.2015 günü gerçekleştirmiş olduğu eylemle bu yükümlülüğünü ihlal ettiğini ileri sürerek davasını ıslah ettiği, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada erkeğin zina iddiasını ispatladığı gerekçesiyle tarafların TMK’nın 161. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verildiği, Özel Dairece zina vakıasının yargılamanın devamı sırasında 04.12.2015 tarihinde gerçekleştiği, oysaki her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olduğu dolayısıyla dava tarihinden sonra meydana gelen bir eylemin ıslah yoluyla olsa dahi ileri sürülüp karşı tarafa kusur olarak yüklenemeyeceği- - Islah yolu ile taraflara tahkikat aşamasında yapmış oldukları hatalı usul işlemlerini bir defaya mahsus olmak üzere düzeltme hakkı verildiğine göre, dava tarihi olan 04.09.2015 tarihinde henüz gerçekleşmemiş bir vakıanın “hatalı işlem” adı altında ıslah yolu ile düzeltilerek dava dilekçesine eklenmesi hukuken olanaklı olmadığı gibi her davanın açıldığı ana kadar gerçekleşen hukukî ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerektiğine yönelik ilkeye göre de mümkün olmadığı- Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; zina eyleminin dava tarihinden sonraki bir tarihte gerçekleşmesi nedeniyle eldeki davada ıslah yolu ile ileri sürülemeyeceği-Davasını tamamen ıslah eden davacının yeni bir dava dilekçesi vermesi ile birlikte bu dava dilekçesinden önceki usul işlemleri yapılmamış sayılacağına göre ilk dava dilekçesinden önceki vakıalarla sınırlı olarak yeni dava dilekçesinin verilmesi gerektiğinin düşünülemeyeceği, tamamen ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen önceki dava dilekçesinden kaynaklanan işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararlar karşılanacağına göre yeni dava dilekçesinin verildiği tarihten önceki vakıaların da ileri sürülebilmesi gerektiği, mahkemece yapılacak tahkikatın yeni dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar kapsamında yapılmasının zorunlu olduğu, somut olayda, yapılan ıslah ile davanın konusu olan boşanma talebinin değiştirilmediği, dava sebebinin zina olarak değiştirildiği, evlilik birliğinin devamı süresince tarafların sadakat yükümlülüğünün devam ettiği gözetildiğinde direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği- Davacının verdiği yeni bir dava dilekçesini vermeden önce gerçekleşen sadakat yükümlülüğünü aykırı davranma ve zina vakıasını elbette ıslah ile ileri sürebileceği, kaldı ki evlilik birliğinin devamı süresince tarafların sadakat yükümlülüğü olduğu düşünüldüğünde çoğunluğun boşanma davasının devamı sırasında işlendiği iddia olunan zina fiilinin veya başkaca bir kusurlu davranışın ıslah yoluyla olsa dahi eldeki boşanma davasında davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenmesi gerektiği görüşünün karşı oy olarak benimsendiği-
Kadının tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebi hakkında "usulüne uygun ileri sürülmediğinden karar verilmesine yer olmadığına" karar verileceği-
Tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davaların nisbi harca tabi davalardan olduğu- Dava dilekçesinde ..............-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, .............. tarihli dilekçe ile .................-TL’ye yükseltmiş ise de, ıslah harcının yatırılmadığı anlaşıldığından talep aşılarak ıslah edilen bedel üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tenkis davasının belirsiz alacak davası niteliğine sahip olduğu dikkate alınarak dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayiç bedeline göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin davacılara ödetilmesine karar verilmesi gerektiği-
Tehdit hukuki sebebine dayalı olarak açılan menfi tespit davası "bononun teminat olarak verildiği" belirtilerek ıslah edildiğinden, istinaf mahkemesince tehdit hukuki nedenine dayalı menfi tespit istemine ilişkin hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Terditli tapu iptal tescil ve tazminat talepleri- Sözleşmenin feshedildiği ve ifanın imkansızlaştığı tarihten itibaren, 10 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağı- Davacı yan, talebini ıslah etmiş olup; bu ıslaha karşı davalı Belediye ise, ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımı itirazında bulunmuşsa da diğer davalıların bu yönde bir itirazının olmadığı- Davalılardan birinin zamanaşımı savunması ileri sürüp, diğerlerinin ileri sürmemesi halinde, teselsül kurallarına dayanarak zamanaşımı defiinde bulunmayanlar ya da süresinden sonra bulunup da bu defileri itiraza uğrayanların zamanaşımı defiinden yararlanmalarına olanak bulunmadığı-
Usulüne uygun şekilde süresinde dayanılmayan tanık deliline göre dinlenilen tanık beyanları esas alınıp, davalı erkeğe kusur yüklenilerek, davacı kadının boşanma davasının kabulünün usul ve kanuna aykırı olduğu- Erkeğin kusurlu bir davranışı kanıtlanamadığından kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi gerektiği-