Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olmasının, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmeyeceği- Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının kalmaması nedeniyle davacının oluşan güncel zararının tazminine ilişkin davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı (TBK 146)- Zamanaşımı, borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlayacağından ve zilyetlik devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemeyeceğinden, satışa konu taşınmazın zilyetliği alıcıya devredilmiş ise zamanaşımının işlemeyeceği-
Boşanma davası devam ederken fer'ilere yönelik taleplerin ıslahı durumda ıslah harcının alınmasının gerekli olmadığı- Davacının dilekçesinde "Islah" ibaresinin bulunmadığı, bu dilekçenin davalı erkeğe tebliğ edilmediği gibi duruşmada da okunmadığı anlaşıldığından davacı tarafça usulünce yapılmış bir ıslah işleminin varlığından söz edilemeyeceği- Dosya kapsamından karşı tarafın bu talebe yönelik açık muvafakatinin olmadığı da anlaşıldığından davacı kadının, yasal süreden sonra yapmış olduğu maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında mahkemece karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde talebin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu-
Geç teslim nedeniyle kira kaybından kaynaklanan alacak davası- Islah-
Davanın muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında iptal tescil istemine ilişkin bulunduğu gözetilerek bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tarafların, ıslah yolu ile iddialarını ve savunmalarını genişletip değiştirebilecekleri, buna göre, davacı dava dilekçesinde belirttiği dava sebebini değiştirebileceği gibi dava dilekçesinde vakıaları eksik belirtmişse ıslah yolu ile bunları tamamlayabileceği, davacının dava dilekçesinde belirttiği talebini ıslah yolu ile artırması mümkün olduğu gibi talebini de değiştirmesinin mümkün olduğu, somut olaya gelince, davacı vekilinden dava sebebinin ıslah edip etmediği açıklığa kavuşturularak usulüne uygun ıslah yapıldığı takdirde ıslah edilen dava sebebi doğrultusunda bir karar verilmesi gerekeceği- Davacı vekili HMK 125. maddesi gereğince davasını kayıt malikine yönelik tapu iptal ve tescil davasını alacak davası olarak devam etmek istediğini beyan ettiğinden adı geçen davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Islahla kastedilenin dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesi olduğu- Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithalinin ve dava konusu hâline getirilmesinin mümkün olmadığı- Elatmanın önlenmesi ve kal talebine dayalı eldeki davada, dava konusu edilmeyen taşınmazın hukuken; dava konusu edilen taşınmaza nazaran ayrı bir müddeabih olduğu, bu nedenle de ıslahın konusu olamayacağı, başlangıçta dava edilmeyip, ıslahla davaya katılmak istenen parselin ayrı bir müddeabih olmakla ayrı bir davanın konusunu teşkil edeceği- "Yargılamanın başından itibaren davalıya ait binanın dava konusu olduğu, davacı tarafından bu binanın müdahalesinin men’inin talep edildiği, keşifte de bu yerin gösterildiği, ada parselin yanlış yazılmış olmasının ıslahı gerektirmediği, davacı vekilinin sunduğu dilekçenin usuli anlamda ıslah dilekçesi olmayıp parsel numarasının düzeltilmesine ilişkin bir talep olduğu" görüşünün kabul edilmediği-
Hüküm altına alınan tazminatın dava dilekçesinde gösterilen miktarına haksız fiil tarihinden, ıslah ile arttırılan talep kısmına ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği-
Menfi tespit istemi ile ilgili olarak da yargılamanın devamı sırasında menfi tespite konu olan alacak karşı tarafa ödenmiş olursa menfi tespit davasının kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceği ve bu halde davanın kabulü durumunda ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte istirdadına karar verileceği- Birleşen davada davacı tarafça icra takibine konu iki çek nedeni ile istirdat talep edilmiş olup mahkemece asıl davada yapılan ıslah ile tahsili talep edilen miktara hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Sonradan aynı hususta bir kanun çıkarılmış olmasının usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu- Usule ilişkin kanun değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiği- Mahkemece verilen nihai karardan sonra değişiklik yapılmış olsa dahi, bu değişikliğin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu- (22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 s. K. ile değişen) HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılmasının mümkün hale getirdiği-
Davacı vekilince verilen ıslah dilekçesi ile davanın talep kısmı değiştirildiğinden davanın tamamen ıslah edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi verilmesinin zorunlu olduğu- Ancak davacının bir haftalık sürenin geçmesine rağmen davanın tamamen ıslah edilmesi için yeni dava dilekçesini vermediği bu halde, davacının ıslah hakkını kullanmış sayması ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi ve taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-