Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'nun, şikayet tarihi itibariyle tüzel kişiliğinin ve dolayısıyla aktif husumet ehliyetinin bulunduğu- Şikayetin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Barter sisteminin; üye firma veya gerçek kişilerin satın aldığı mal veya hizmetlerin bedelini yine sistem içerisinde, üyelere mal veya hizmet satarak ödediği bir sistem olduğu- Barter sistemi ile satış yapan üyenin, satış bedeli kadar barter sisteminden alacaklı olacağı ve satışla elde ettiği barter çeki ile alacağını, sistemden yine mal veya hizmet satın alarak tahsil ettiği- Alacaklının İİK. mad. 89/4 uyarınca tazminat istemi ile açtığı davada,  şirket merkezinde tespit edilen “borç yapılandırma ve geri ödeme protokolü kapsamında teminat senedidir” yazılı, düzenleyeni borçlu Ltd. Şti., 10.000.000 TL bedelli bonoda, lehtarın  üçüncü kişi A.Ş. olduğu gözetildiğinde, protokol ve barter sisteminden borçlu adına yapılan emtia ödemesi ile, borçlu Ltd.Şti.'nin, üçüncü kişi A.Ş.'den alacaklı konumuna geçmediğinin kabulü gerektiği- Üçüncü kişi A.Ş.'nin şirket merkezinde, ticari defterler dışında kayıt ve defterler tutulmuş olmasının da, takip borçlusu Ltd. Şti.'nin, üçüncü kişi A.Ş.'den istenebilir hale gelmiş, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olduğu sonucunu doğurmayacağı-
Haczedilmezlik şikayeti ile haczedilen paranın gönderilmesi yazısının iptali talebine yönelik başvurunun derdestlik oluşturmayacağı-
Kararın gerekçe kısmında; bahsi geçen 89/1. haciz ihbarnamesine ilişkin şikayet ile ilgili olarak ihbarnamenin iptaline karar verilmesi yönünde kanaat oluşmasına rağmen, sehven düzeltilmesi yönünde hüküm kurulduğu belirtildikten sonra, hüküm bölümünde, anılan ihbarname geçerli kabul edilip tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilerek, mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında uyumsuzluk olacak şekilde sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
1. haciz ihbarnamesine yasal süre içinde itiraz edilmesi durumunda, borçlunun, üçüncü kişi nezdinde 89. madde kapsamında haczedilecek bir alacağı bulunmadığı kabul edileceğinden, kendisine 2. haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği, buna rağmen tebliğ edilen 2. ve 3. haciz ihbarnamelerinin iptali istemi, bir hakkın yerine getirilmemesine ilişkin olup İİK. mad. 16/2 uyarınca süresiz şikayete tâbi olduğu-
Alacaklının sadece haciz talebinde bulunması yeterli olmayıp, işlemin zamanaşımını kesmesi için İİK.mad. 59 uyarınca işlemin gerektirdiği masrafın da yatırılmış olması gerektiği-
Yerel mahkemenin .................... İş sayılı dosyasından 200.000,00 TL için alınan ihtiyati haciz kararı dayanak gösterilmek sureti ile borçluların 3. kişiler nezdindeki hak ve alacaklarının haczi için İİK'nun 89/1. maddesi kapsamında 3. kişilere birinci haciz ihbarnameleri gönderilmesine rağmen, birinci haciz ihbarnamelerinde, ihtiyati haciz kararında yazılı borç miktarına aykırı olarak borç miktarının 264.118,59 TL olarak yazılmış olduğu, bu durumda ihtiyati haciz kararındaki borç miktarının aşıldığı görüldüğünden, mahkemece, istemin kısmen kabulü ile 89/1 ihtiyati haciz ihbarnamelerinde yazılı olup, ihtiyati haciz kararının miktarı olan 200.000,00 TL'yi aşan borç miktarının iptaline karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu-
Yerel mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra, alacaklı tarafından borçlu aleyhinde icra takibi başlatılmış ise de; tedbir kararında; "... hangi sebebe dayanırsa dayansın davacı hakkında başlamış ve başlayacak takiplerin... durdurulmasına" şeklinde karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece, anılan tedbir kararı gereğince, borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptaline hükmolunması isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-