Davalının kayıttan veya mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının varlığı saptanamamış olduğundan, davalının 3. kişi konumunda olduğu- Zemin altındaki borular fiilen çıkarılmadığı sürece, haksız elatmanın kabulü gerekeceği-
Bilirkişi raporuna göre taşınmazların elatılan kısımların değerinin 64 parsel için 12.590,12.-TL, 347 parsel için 7.515,60.-TL olarak belirlendiği, bu durumda dava tarihi itibariyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK'nın 8/1 maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmesi yerine, esastan hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Hakimin, tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebileceği, bu takdirde verilen ikinci sürenin kesin olduğu, ancak, hakimin kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebileceği, kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacagı, hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanağın olmadığı-
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği-
Ecrimisil ve eski hale getirme tazminatı isteğine ilişkin davada, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği- Davacının taşınmazdaki payı 1/12 iken, 1/2 payı olduğu kabul edilerek ve keşif tarihinden itibaren geriye doğru artış miktarı belirtilerek yapılan bilirkişi raporundaki dönem bedellerine itibar edilerek karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteklerine ilişkin davada kurulan hükümlerin infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olması gerektiği- İptal edilen ve davacılar adına tescil edilen pay ile davalı üzerinde kalan payın açıkça gösterilmesi gerektiği- Ecrimisil bakımından ölü kişi sorumlu tutulacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Davada birden fazla davalı olduğu ve davalıların ayrı ayrı vekille temsil edildiği gözetildiğinden infazda tereddüt yaratacak şekilde hangi davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiği belirtilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Çekişme konusu taşınmazın yargılama aşamasında tapulaştırma işlemi sonucu ada ve parselinin değişmesi hailnde infazda tereddüt yaratacak şekilde, doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak kapanan sicil kaydı üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğu- Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptal tescil davalarında dava değeri, davacıların payına isabet eden değer olup, bu değer üzerinden harca hükmedilmesi gerektiği-
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceğinin, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiğinin, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceğinin vurgulandığı, ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azının kira geliri karşılığı zarar olduğu, bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı faydanın (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirleyeceği, haksız işgalin, haksız eylem niteliğinde olduğu, 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık sürenin dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlayacağı-
Gerek davalı gerekse kiralayan olduğu iddia edilen önceki taşınmaz maliki şirket olup; şirketler yaptıkları kira sözleşmelerini Maliye'ye ibrazla yükümlü oldukları, bu nedenle, davalı şirket ve kiralayan olduğu iddia edilen taşınmazın önceki maliki şirket tarafından Maliye'ye ibraz edilmiş bir kira sözleşmesi bulunup bulunmadığı araştırılıp, halen geçerliliğini koruyan bir kira sözleşmesinin varlığı tespit edilmediği takdirde taşınmazda fuzuli şagil konumunda olan davalılar aleyhine geriye doğru 5 yıllık ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, eksik araştırmayla yetinilerek ihtarnameyle verilen süre sonundan dava tarihine kadar ecrimisile hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Birleştirme kararının, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğuracağı, davaların tek bir davaya dönüşmeyeceği- Kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği-
Davalıların çekişme konusu taşınmazları kullandıkları saptandığından, bir davalı yönünden paya yönelik elatmanın önlenmesine, diğer davalı yönünden ise mutlak elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği-