743 sayılı Medeni Kanunun yürürlüğünden önceki dönemde, top-raktan ayrı olarak yalnız dikili ağaçlar üzerinde mülkiyet hakkına sahip olunabildiği, bu hakların Medenî Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra da devam ettiği, üzerindeki zeytinlerin başkasının mülkiyetinde oldu-ğunu gerekli özeni göstererek öğrenmeden toprağın maliki olan kişinin, zeytinlerin maliki olan kişinin müdahalesinin önlenmesini isteyemeyeceği–
Bir tarlanın ortasından geçen kadim yolun sürülmesinin, sürene hiçbir hak sağlamayacağı (davalının elatmasının önlenmesine karar ve-rilmesi gerekeceği)–
Açılan elatmanın önlenmesi davalarında, 1771 sayılı İskan Kanu-nuna göre verilen yerlerde «değişmez olan sınırlar»ın, 2510 sayılı İskan Kanununa göre verilen yerlerde ise «miktar»ın geçerli olacağı–
10.6.1930 tarihli Ankara Sözleşmesi uyarınca, davacı –Rum Orta-doks’ların «etabli» (yerleşik) olup olmadığı araştırılmadan elatmanın önlenmesi kararı verilemeyeceği–
MK. 683’e dayalı mülkiyet hakkından doğan davanın zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye bağlı olmadığı–
Uyuşmazlıkların çözümünde, önceki tarihli tapu kaydındaki sınırların esas alınması, ortak sınırların tesbitinde tanık beyanlarının yeterli olmaması halinde tapulardaki miktara itibar edilmesi gerekeceği –
Davacı adına tapu sicilinde kayıtlı olan değirmenin uzun süre işle-tilmemiş olmasının, değirmene ait suyun davalı tarafından alınmasını haklı kılmayacağı-
Tapuların nizalı yere uygulanmasında bilirkişiden istifade edilmeden sadece tanık ifadeleri ile yetinilemeyeceği–
Dayanılan tapunun sınırının «tepe» olması halinde, bu tepenin «de- ğişmez ve genişletilmeye elverişsiz bir sınır» niteliğinde olup olmadığı kesin biçimde belirlenmeden uyuşmazlığın çözümlenemeyeceği–