Dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, 5841 s. Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse de, 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesince bir hükmün iptalinin, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceğinden, dava halen derdest olduğuna göre iptal hükmü uyarınca davanın değerlendirilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Mahkemece dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin gerekeceği-
E.tmanın önlenmesi, kal, ecrimisil-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmasının, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiğinin saptanılmasının, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın yukarıda değinildiği gibi, Türk Medeni Kanunu'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesinin gerekeceği-
Taşınmazın narenciye bahçesi niteliğinde olması nedeniyle dava tarihinde yürürlükte bulunan 6570 sayılı Yasa’nın olayda uygulama yerinin bulunmadığı, kira süresi sona ermekle davalının değinilen mevzuat ve sözleşme hükümlerinin bir sonucu olarak fuzuli şagil durumuna düştüğü, Borçlar Kanunu'nun 270 ve devamı maddelerinde de bunu engelleyen bir hüküm bulunmadığı, davalının anılan dönemde elde edilen ürünü de topladığı açık olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrmisil isteği-
Dava dışı kişiler tarafından açılan davalar ile aralarında davacının kadastral parselinin de bulunduğu birçok parsel hakkında yapılan imar uygulamasının iptal edildiği anlaşıldığından bu iptalden davacının da yararlanacağı-
Mahkemece taşınmazda tüm paydaşları bağlayan taksim ya da tüm paydaşları kapsayacak şekilde fiili kullanım durumunun bulunup- bulunmadığının, böyle bir durum (taksim- fiili kullanım) yoksa davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip – gerçekleşmediğinin, başka bir deyişle davacının dava konusu parselde payına karşılık çekişmesiz olarak kullanabileceği ya da kullandığı yer bulunup bulunmadığının yukarıdaki ilkeler uyarınca duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanmasının gerekeceği-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği-