Haksız sağlık karnesi kullanımı nedeniyle, davacının davalı Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada; davacının 30.09.2008 tarihine kadar olan dönem yönünden Kuruma borcu olduğu belirgin olmakla, 01.10.2008 ve sonrası dönem yönünden davacının Kuruma borcunun bulunmadığının tespiti ile fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verilmesi gerekirken, infazda tereddüt uyandıracak şekilde maddi hataya dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasının, usul ve Yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu; bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa buna uygun düzenlenmesi gerektiği- Yanlışlığın ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebileceği; bu aykırılığın kamu düzenine ilişkin olup, diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olduğu-
Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verileceği, 25/01/1985 günlü, Esas: 1984/5 ve Karar: 1985/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre; harca tabi olmasına rağmen mahkeme kalemince harç hesap edilip ilgilisinden istenilmeden ve dolayısıyla harç alınmadan temyiz defterine kaydedilen temyiz dilekçeleri hakkında da sözü edilen fıkrada öngörülen eksik harç ödenmesi halinde yapılacak işlemle ilgili kuralın kıyasen uygulanması ve bu durumda dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği tarihte temyizin yapılmış sayılması gerektiği-
Karar düzeltme talebinin, kanunda sayılan hallere uymaması nedeniyle reddedilmesi gerektiği-
Haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davada; faiz alacağına ilişkin istemin dava konusu (müddeabih) haline getirilmediği ve feri olarak talep edilip harçlandırılmadığı gözetildiğinde reddedilen faiz istemi yönünden davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru görülmediği, bu husus kararın bozulmasını gerektirmişse de yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanmasının uygun görüldüğü-
Çeklerin sözleşme borcuna karşılık keşide edilmesine rağmen inşaat borcunun yerine getirilmediği, muhatabın temel ilişkiden sorumlu olduğu, asıl sözleşme borçlusu, davalının babası olması nedeniyle davalının iyiniyetli sayılmayacağı gerekçesi ile; davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de çek bir ödeme vasıtası olup, sebepten mücerret ve var olan bir borcun ödendiğini gösterdiğinden, hangi borca ilişkin bir ödeme olduğunu çeki veren şahsın ispat etmesi gerektiği- Delil olarak dayanılan çeklerde, çekin veriliş nedenine ilişkin herhangi bir şerh bulunmadığından davacının, dava konusu çekleri iddia ettiği sebeplere göre davalıya verdiğini yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği-
Küçüğün büyük annesi ve büyük babası olan davacıların torunlarını sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal hakları olup; baba ve davacılar arasında anlaşmazlık bulunmasının, davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmeyeceği- Annesini kaybetmiş çocukların eksikliğini gidermesi için büyükanne ve büyükbaba ile vakit geçirmesi ve kurulacak kişisel ilişkinin çocukların yas sürecindeki ruhsal durumunu da destekleyeceği ve onların yararına olacağı- "..Dini bayramlarda ve her ayın 4. Pazar günü yatısız olarak..." şeklinde kişisel ilişki süresinin az olduğu-
Dava konusu taşınmaza; davalı ve davacıların murisi 1/2’şer payla malikken, açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucu ihale ile davacılar satın aldığından mülkiyetin ihale tarihi itibariyle geçeceği ve ihale tarihi itibariyle taşınmaza tam malik olup, bu husus gözetilmeden, davacıların ½ pay sahibi olduğu kabul edilerek ecrimisil hesap edilmesinin doğru olmayacağı- Ecrimisil davalarında talep olması halinde, bilirkişi tarafından her yıl için saptanan ecrimisil miktarına tahakkuk tarihleri olan dönem sonlarından (her yıl için 31 Aralık tarihinden) itibaren yasal oranda faize hükmedilmesi gerekeceğinden toplam ecrimisil bedeli için, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğundan; ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen bir kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekeceği ve ispat yükünün, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşeceği- Ziynet eşyalarının, davalıya özgü ziynet eşyaları olup olmadığına yönelik yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı- Evlilik birliği içinde ödenen banka kredisinin taksitlerinin, kişisel mal (ziynetler) ile ödendiğinden; artık değer, dolayısıyla katılma alacağı olmayacağı belirtilerek kuyumcuya teslim edilen ziynet eşyalarının tamamının kişisel mal kabul edilemeyeceği- Kadına özgü ziynet eşyaları, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış ve artık onun kişisel malı niteliğinde olacağı, ancak eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların, onların paylı mülkiyetinde sayılacağı-