Bir kimse, kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça niteliğinde yapı inşa edip, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmışsa; kendi iradesinin dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı için, yasa koyucunun imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyduğu- Çekişme konusu taşınmazın, imar öncesi parselde davalının, mülkiyet ya da sınırlı bir ayni hakkının veya tahsisten kaynaklanan kişisel bir hakkının bulunup bulunmadığının saptanması, davalının korunmaya değer bir hakkının tespiti halinde yapıların kaim bedelleri depo edildikten sonra elatmanın önlenmesine ve kal’e karar verilmesi; davalının imar öncesi korunmaya değer bir hakkı bulunmadığı takdirde bedel depo edilmeksizin elatmanın önlenmesine, kal’e ve ecrimisile karar verilmesi gerektiği-
Miktar ve değeri, temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların, HMK'nun geçici 3. maddesi uyarınca ve uygulanmasına devam olunan mülga HMUK'nun 427. maddesine göre; temyiz edilemeyeceği, kesinlik sınırının kamu düzeni ile ilgili olduğu, temyiz kesinlik sınırı belirlenirken; yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değerinin dikkate alındığı; faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hesaba katılmadığı-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
6100 sayılı HMK'nun geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK'nun 440/III-1 maddesinde öngörülen karar düzeltme parasal sınırının 01.01.2019 tarihinden itibaren 19.680,00 TL olarak belirlendiği-
Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu belirtilmiş ise de itirazın iptali davalarında davaya konu edilen icra takibinde istenilen alacak tutarı ile bağlı olan mahkemece dava reddedilmiş olup direnmeye konu olan bu miktar kararın verildiği tarih itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının, temyizi üzerine Yargıtayca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olmayacağı- Karar düzeltme talebinin kötüniyetle yapıldığı anlaşıldığı takdirde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre bir miktar disiplin para cezası ile cezalandırılması gerektiği-
Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı hakkında göreve ilişkin bozma kararı verildikten ve görevsizlik kararı kesinleştikten sonra, görevli Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından esasa ilişkin yargılama yapılıp karar verildiğinden, aleyhine kanun yoluna gidilen karar, Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı olup, bu karar ile ilgili olarak Yargıtay’ın bir denetiminin söz konusu olmadığı-
Temyiz istemine konu kararın verildiği 22.01.2019 tarihte, temyiz (kesinlik) sınırının 3.200,00 TL olarak değiştiren hüküm yürürlükte bulunduğundan 1.500,00TL olan uyuşmazlığa konu miktar bu sınırın altında kalması sebebiyle karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Feragate ilişkin irade açıklanmasının gerçeği yansıtmadığının bildirilmesi halinde, bu halin ya aynı dava içerisinde ön sorun (hadise) şeklinde ya da ayrı bir dava olarak incelenmesinin gerekli olduğu- "Feragatin, hileye dayalı olduğu" iddiasının aynı dava içerisinde her türlü delille ispatlanacağı göz önüne alınarak mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine dair verilen kararının bozulması gerektiği-