İçerik Akışı
Bozma kararı- Direnme- Hukuk Genel Kurulu
Somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince bozma kararına karşı verilen direnme kararında, ilk karar ve Özel Dairenin bozma kararı aynen alındıktan sonra “Mahkememizce bozma ilamına konu İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05.11.2015 tarih ve 2014/43 E. - 2015/196 K. Sayılı ilamı usul ve yasaya uygun görüldüğünden HMK 373 madde kapsamında DİRENME kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir” şeklindeki ifadelerle direnme kararı verildiği bu hâliyle bozma kararına karşı, mahkemenin direnme kararında hangi gerekçeyle direnildiğine, bozma kararının neden doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediğinden usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş, ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı-
Maluliyet- Askerlik borçlanması
Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen davada malûliyet tarihinin tespit edilerek malûliyet aylığı bağlanması talebi kabul edilerek davacının çalışma gücünü en az %60 oranında kaybetmesi nedeniyle malûl olduğu ve malûliyet başlangıç tarihinin 05.05.2011 tarihi olduğunun tespitine, 01.11.2010 tarihinden itibaren malûlük aylığı bağlanmasına karar verildiği, eldeki davada ise davacının malûliyet aylığı bağlanması talebinin dava dışı işyerinden yapılan bildirimlerin sahte olduğundan bahisle iptal edilmesi ve prim gün sayısının 1800 günün altına düşmesi nedeniyle reddedilmesine ilişkin Kurum işleminin iptalinin dava konusu edildiği, pirim gün sayısının değişmesi ile aylık bağlama koşullarının değiştiği, bu hâli ile kesinleşen karar ile eldeki davanın müddeabihlerinin ve dayandığı sebeplerin aynı olmadığı dikkate alındığında kesin hükümden söz etmek mümkün olmamakla dosya kapsamında iptale konu dönemler bakımından çalışmanın fiili ve gerçek olup olmadığı araştırılarak ayrıca askerlik borçlanmasının aylık bağlama koşullarına etkisi irdelenmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Şahıs adına kadastro tespiti- Hak düşürücü süre
Şahıs adına kadastro tespiti yapılan taşınmazın tapu kaydının iptali talebiyle açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine ilişkin karar bozma kararı kapsamı dışında kalmış ise de hak düşürücü sürenin dayanağını oluşturan yasal düzenleme eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden, iptal kararı sonucu oluşan durumun 28.06.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK’da belirtildiği gibi maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya uygulanması zorunlu olup davalı yararına oluşmuş bir usulî kazanılmış haktan bahsedilmesinin mümkün olmadığı-
Kıymet takdiri- İhalenin feshi-
Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece alınan rapora itiraz edilmemiş olmasının itiraz üzerine verilen kararın ihalenin feshi aşamasında incelenemeyeceği anlamına gelmeyeceği- Mahkemece tespit edilen değerin, ihaleye esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde bu durumun borçlu ve alacaklı aleyhine sonuç yaratacağı ve başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Taşınmaz haczi- İstihkak iddiası-
Taşınmaz haczine yönelik istihkak iddiasında bulunulamayacağı-
Katılma alacağı- Belirsiz alacak davası- Kısmi dava- Kişisel mal- İspat yükü-
Davalının askerde olduğu dönemde davalının abisi adına alınan plakayı, davalı askerden geldikten sonra beraber çalıştırdıkları, daha sonra plakanın davalıya devredildiği uyuşmazlıkta, ticari plakanın davalı ve abisine ait olup davalı tarafından abisinden devralınan kısmın, abisine düşen yarı payı bulunduğu, bu yarı payın kişisel malı niteliğinde olduğunun ispat yükünün davalıda olduğu, abiden alınan bu kısmın kişisel mal niteliğinde olduğu somut delillerle ispatlanamadığından, ticari plakanın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısının davacının edinilmiş malı kabul edilerek, bu kısım üzerinde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği- "Bilirkişi tarafından belirlenecek değere göre artırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla" ... şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle açılan katılma alacağına ilişkin davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu- Mahkemece, davanın kısmi dava ve talep açıklama dilekçesinin de ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, (plaka yönünden verilen) bozma ilamına uyulduğuna göre, katılma alacağı talebinin niteliği gereği hukuki sebebi aynı olan tek alacak davası olması nedeniyle bozma ile bir önceki karar ortadan kalktığından, bozma sonrası verilecek yeni karar ile alacak miktarları ve kabul-ret oranları değişeceğinden, infazda tereddüt oluşmaması ve temyiz edilmeyerek bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu da gözetilerek bozma kapsamı dışında kalan tasfiye konusu diğer mallar (taşınmaz ve araç) yönünden de yeniden hüküm kurulması gerektiği-
Ses kaydı- Hukuka aykırı delil- Boşanma- Kusur- Tazminat- Yoksulluk nafakası
Kadının haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında müşterek konuta ses kayıt cihazı yerleştirilmek suretiyle elde edilen ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve hukuka aykırı olarak elde edilen ses kayıtlarının dinlenmesi sonucu tanığın ses kayıtlarının aktarımını içeren beyanlarının da hükme esas alınamayacağı- Kadına yüklenen güven sarsıcı davranış vakıasını ispata yarar delillerin hukuka uygun yollarla elde edildiğinin kabulü mümkün olmadığından bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmesinin hatalı olduğu, kadına yüklenen diğer kusurlu davranışların ise gerçekleştiği anlaşılmakla, tarafların kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği- Boşanma sonucu manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerektiği- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olup eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebileceği gözetildiğinde, tarafların kusur durumları ile ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Haczedilmezlik şikâyeti- Satış isteme süresi- Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sırasında haciz kalkması-
Haczedilmezlik şikâyetinin, icra mahkemesince tedbir kararı verilmedikçe (İİK 22) satış isteme süresini kendiliğinden durdurmayacağı- Borçlunun haczedilmezlik şikâyetinde bulunmasının alacaklının satış talebine engel olmadığı- İİK m. 363/4 uyarınca, şikâyet hakkında verilen icra mahkemesi kararı kesinleşmeden icra müdürlüğünce satış işlemi yapılamazsa da istinaf yoluna başvurulmasının alacaklının satış isteme süresini durdurmayacağı- İlk derece mahkemesinin karar tarihinde haciz kalkmamış olduğundan ve alacaklı şikâyet konusu taşınmazın satışını İİK 106 uyarınca bir yıllık sürede talep etmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı verdiği tarihte haciz kalkacağı- Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sırasında haciz kalktığından konusuz kalan şikâyetin "esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına" dair karar verilmesi gerektiği- "Şikâyet tarihinde haczin kalkmadığı, şikâyet tarihindeki şartlara göre meskeniyet şikâyetinin esasının incelenerek değerlendirme yapılması gerektiği, aksi hâlde alacaklının her defasında yeniden haciz istemesi ve satış masraflarını yatırarak satış talep etmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İİK m. 89 kapsamında haczedilen hak edişlerle ilgili muarazanın giderilmesi-
İİK m. 89 kapsamında haczedilen hak edişlerle ilgili muarazanın giderilmesi istemi- Davacıların iş ilişkisinden kaynaklı ilama bağlı alacaklarının tahsili amacıyla başlattıkları ilamlı icra takip dosyalarında "borçlu şirketin davalı kurumdaki istihkaklarına konulan haczin şirket yetkilisi hakkında yürütülmekte olan ceza soruşturması" nedeniyle "firmanın SGK'daki istihkakları üzerine bloke (tedbir) konulduğu" gerekçesiyle yerine getirilmediği, ancak yargılama sırasında sulh ceza hakimliği tarafından konulan tedbirin ağır ceza mahkemesince kaldırıldığı, ayrıca işveren şirket yetkilisi sanık hakkında devam eden ceza yargılama dosyasının sonucunda da beraat kararı verildiği anlaşıldığından, mahkemece "icra takip dosyalarında borçlunun istihkaklarından / hakediş kesintilerinden borca yeter miktarlarını üzerinde başkaca bir tedbir bulunmadığı takdirde ve rüçhanlı alacaklar gözetilmek kaydıyla icra dosyalarına aktarması gerektiğinin tespiti ile davacılar ve davalı arasındaki muarazanın bu şekilde önlenmesine" dair verilen kararın isabetli olduğu-
El atmanın önlenmesi ve ecrimsil- Ön inceleme tutanağının düzenlendiği tarihten sonra el atmaya son verilmesi- Davacının el atmanın önlenmesi davası açmakta haklı olup olmadığı- Yargılama gideri ve vekalet ücreti- Dürüstlük kuralı-
Ön inceleme tutanağının düzenlendiği tarihten sonra el atmaya son verildiği, dava konusu taşınmazın kayden maliki olan davacının mülkiyet hakkı karşısında, davalının kullanımını üstün kılacak ayni ya da şahsi hakkı mevcut olmadığı gözetidliğinde, "davacının el atmanın önlenmesi davası açmakta haklı olduğu" ve el atmanın önlenmesi davası yönünden keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harç ikmal edildiğine göre, kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükteki AAÜT uyarınca (268.000,00 TL ) vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- "Davacının, dava konusu taşınmazı oğlu ve gelini olan davalıya 'evlilik nedeniyle' oturmaları amacıyla tahsis ettiği, daha sonra evlilik birliği içinde aynı binada bir başka dairenin davalının eşi adına satın alındığı, fakat tarafların anlaşarak yeni alınan daireye davalı ve eşinin geçmesine gerek görmeyip yeni alınan dairede davacı ile birlikte diğer oğlunun oturmaya başladığı, davacının oğlunun davalıya boşanma davası açması üzerine davacının boşanma davası tarihinden geçerli olmak üzere, davalıdan ecrimisil talep eden ve müdahalesinin sona ermesini isteyen bu davayı ikame ettiği, davalının da ön inceleme tutanağının düzenlendiği tarihten (yaklaşık 1 ay) sonra dava konusu taşınmazı tahliye ettiği, bu yönüyle el atmanın önlenmesi davasının konusuz kaldığı, ecrimisil davasının da feragat nedeniyle reddedildiği, davacı el atmanın önlenmesi davasını ikame ettiği tarihte boşanma davası henüz devam etmekte olup davacı söz konusu davayı ikame etmeden önce davalının eşi adına kayıtlı ve evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazı boşaltarak davalıya oturması teklifinde bulunmadan bu davayı açmış olduğu, davalının eşi adına kayıtlı dairede oturması halinde boşanma davası kesin olarak sonuçlanmadan davalının söz konusu daireden tahliye ettirilemeyeceğinin açık olduğu ve bu durumda davacının söz konusu imkânı davalıya teklif etmeden bu davayı açmasının 'dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı' ve bu koşullar altında davacının davasını açtığı tarihte haklı olduğu söylenemeyeceği" şeklindeki karşı oyun kabul görmediği-