İçerik Akışı
İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi- İş sözleşmesine uygulanacak hukuk, zamanaşımı def'i, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve yargılama giderine ilişkin uyuşmazlık-
İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi- İç hukukumuzda işe iade davalarında 1 aylık arabulucuya başvuru süresi, işe iade davalarında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin süre, yine idare mahkemesinde dava açmak için öngörülen 60 günlük dava açma süresi daha kısa olup iç hukukumuzdaki 3 aydan daha kısa sürelerle yapılan uygulamaların kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edildiğinden, dava konusu uyuşmazlığa uygulanan Rusya ve Türkmenistan hukukundaki 3 aylık zamanaşımı sürelerinin kamu düzenini ihlal eder nitelikte olmadığı-
Arabuluculuk bürosunun yetkisine yapılan itirazın değerlendirilmesi-
Arabulucunun yetkisine itiraz dilekçesinde "Uşak Arabuluculuk Bürosunun yetkisiz olduğu, İzmir Arabuluculuk Bürolarının yetkili olduğu" bildirilmiş olup bunun dışında 6325 s. K. ve ilgili Yönetmelik hükmünde sözü geçen "yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerin sunulmadığı" anlaşıldığından, davacı tarafça arabuluculuk bürosunun yetkisine ilişkin itirazın usulüne uygun şekilde yapılmadığı, usulüne uygun yapılmayan yetki itirazının hukuki değer taşımadığı, dayanak belge sunulmaması nedeniyle yetki itirazına itibar edilmeyerek arabuluculuk görüşmelerinin sonlandırılmasıyla son tutanağın tanziminde usulsüzlük görülmediği- "Davacı işverenin anlaşma yapılamadığına ilişkin arabulucu tarafından düzenlenen son tutanağın iptali talebiyle açtığı davanın hukuki yarar yokluğundan 'usulden' reddi gerektiği, davanın 'esastan' reddinin hatalı olduğu ve kararın bu nedenle bozulması gerektiği" görüşünün ise benimsenmediği-
Limited şirkete ait taşınmazların satışı- Dolaylı tasfiye- Toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olması-
Limited şirketin üzerinde faaliyette bulunduğu ve devredilmesi hâlinde şirketin faaliyetini sona erip fiilen tasfiye sürecine girmesine neden olacak düzeyde hayati önemi haiz bir mal varlığı değeri olan taşınmazının şirketin müdürü tarafından bu yönde bir genel kurulu kararı olmaksızın devrine dair hukuki işlemin batıl olduğu- Taşınmazın devri sonucunda yapılan tescil geçersiz olup taşınmazın mülkiyetinin üçüncü kişiye intikal ettiği söylenemeyeceği ve bu anlamda devralan kişinin iyiniyetli olup olmadığı hususunun devir işleminin geçersizliği ve mülkiyetin muhafazası yönünden herhangi bir önem arz etmeyeceği- Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak araştırma sonrası şirketin tüm taşınmazlarının veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satıldığının tespiti hâlinde, dava konusu satışlarla şirketin dolaylı olarak tasfiyesinin yapılmış olduğu, TTK m. 643 yollamasıyla limited ortaklıklara da kıyasen uygulanması mümkün olan TTK m. 538/2'e göre, tasfiye aşamasında aktiflerin toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olduğu dikkâte alınarak davanın kabulü ile satış işleminin yoklukla malûl olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği-
Senedin çift vade içerip içermediği- Takibin iptali istemi-
Senedin düzenleme tarihinin 15.08.2018, senet metni içerisindeki vade tarihinin 15 Ağustos 2018, senedin üst kısmında yer alan ödeme tarihinin ise 15.08.2019 olarak yazıldığı uyuşmazlıkta, senet metni içerisine yazılan tarihin, düzenleme tarihi ile aynı olması karşısında senet metni içerisine yazılan ikinci bir vade tarihi olduğunun kabul edilemeyeceği- Sadece düzenlenme tarihinin ödeme tarihinde tekrarının çift vade anlamına gelmeyeceği, aksini kabulün aşırı şekilcilik olup hak kaybına neden olacağının önceki HGK kararlarında da benimsenmiş olduğu- "Bonoda vade tarihi ve düzenleme tarihinin aynı tarih olmasına engel bir düzenleme bulunmadığı, senet metni içerisinde bilinçli olarak vade tarihinin 15.08.2018, senedin üst kısmında ise ödeme tarihinin 15.08.2019 yazıldığı gözetildiğinde, senette çift vade bulunduğundan takibin iptaline karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İşçilik alacaklarının tahsili için açılan alacak davası ile ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davası-
İşçilik alacaklarının tahsili için açılan alacak davası ile ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davası- Arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğini ileri süren tarafın, bu belgenin iptalini ayrı bir dava ile talep edebileceği gibi anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti talebini, alacak veya işe iade talebi ile aynı davada da ileri sürebileceği- Davacı tarafından alacak davası ve arabuluculuk tutanağının iptali davalarını ayrı ayrı açılmış olup alacak davasında, arabuluculuk tutanağının iptali davasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerekirken davaların birleştirilerek görülmelerinin isabetsiz olduğu- "Temyiz dilekçesinin öncelikle miktardan reddi gerektiği, aksi düşünülse dahi alacak davası açan davacının anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti talebinde güncel hukuki yararı kalmadığından kararın bozulması gerektiği" ve "alacak davasının derhal usulden reddi gerektiği" şeklindeki değişik gerekçelerin ise benimsenmediği-
İhale edilen taşınmazın 3. kişi tarafından işgali- İşgalin haklı olduğunu ispat-
Takip borçlusu tarafından şikayetçiye gönderilen ihtarname ile "taşınmazın borçlu tarafından satın alındığının ve eksik ödenen kira bedellerinin borçluya ödenmesi gerektiğinin" bildirildiği, yine borçlu tarafından anılan kira sözleşmesine dayalı olarak şikayetçi hakkında Örnek 13 takip başlatılarak eksik ödenen kira bedellerinin tahsilinin talep edildiği, şikayetçi tarafından yapılan itiraz üzerine borçlu tarafından açılan itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi davasının icra mahkemesinin kararı ile reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği, yine borçlu tarafından şikayetçi aleyhine açılan kira bedelinin tespiti ve kiralananın tahliyesi davasının sulh hukuk mahkemesinin kararı ile tahliye talebi yönünden reddedildiği, borçlu tarafından şikayetçiye gönderilen bir diğer ihtarname ile; "anılan kira sözleşmesinde yer alan sürenin dolduğunun ve sözleşmenin yenilenmeyeceğinin" bildirildiği görüldüğünden, ihtarname, icra takip dosyası ve mahkeme kararlarının, hacizden ve hatta takipten önceki tarihli olması nedeniyle üçüncü kişinin şikayetinin kabulü gerektiği (İİK m. 135/2)-
Elektronik imza ile imzalanan ilk takip talebi- Ertesi gün Uyap sistemine aktarılan ikinci takip talebi- Yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı- Takibin iptali-
Elektronik imza ile imzalanan ve Uyaptan sisteme kaydedilen ilk takip talebinde yabancı para alacağının TL karşılığının gösterilmemesi durumunda, sonradan (ertesi gün) Uyap sistemine aktarılan ve alacaklı imzası taşımayan takip talebinde yabancı para alacağının TL karşılığı gösterilmişse de, ilk takip talebi iptal edilmeden ikinci bir takip talebi düzenlenemeyeceği ve İİK m. 8/a gereğince ikinci takip talebinin sonuca etkisi bulunmayıp, Uyap sisteminde elektronik yolla oluşturulan takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
İdari para cezası- İdare tarafından genel hükümlere göre başlatılan icra takibi- İtirazın iptali davası-
İdari para cezası niteliğindeki alacağın 6183 s. K. hükümlerine göre tahsili gerektiği, bu husus dikkate almaksızın genel hükümlere göre takip başlatan İdare tarafından özel hukuk tüzel kişilerine karşı açılan itirazın iptali davasının idari yargıda görülmesinin mümkün olmadığı ve mahkemece; icra takibi ile bağlantılı olan itirazın iptali davasında, "davalılar aleyhine usul ve yasaya uygun şekilde yapılmış bir icra takibi bulunmadığı" gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın "yargı yolu" nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "İtirazın iptali davasının ön şartı olan geçerli bir takibin bulunup bulunmadığını hususunun incelenebilmesi için öncelikle yargı yolu, görev ve daha sonra özel dava şartının sırasıyla incelemesi gerektiği, bu kapsamda öncelikle yargı yolu bakımından inceleme yapılarak verilen dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine ilişkin kararın yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Kooperatif- Aidat yükümlülüğü- İhraç kararı-
Kooperatife karşı aidat yükümlülüğü bulunan davacı ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi yani kooperatif ile ilişkisini kesmiş ve genel kurullara katılma yönünde de bir irade ortaya koymamış olması nedeniyle üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği- İhraç kararını zımnen kabul etmiş, üyelik haklarından zımnen vazgeçmiş ve eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıtmış olan davacının kooperatifin kuruluşundan itibaren yirmi yıl gibi uzun bir süre geçtikten ve kooperatif kurulduğu sıradaki hâlinden daha iyi duruma gelmesinden sonra kooperatif üyeliğinin tespiti istemiyle açtığı davanın dürüstlük kuralına uygun olduğundan söz edilemeyeceği-
İşçi Bayramımız kutlu olsun.
İşçi Bayramımız kutlu olsun.