İçerik Akışı
Navlun sözleşmesine konu yüke ilişkin zilyetlik- Hapis hakkının tesis edilmesi ve defter tutulması talebi-
Alacaklının navlun sözleşmesine konu yüke ilişkin zilyetliğinin elinde olduğuna dair herhangi bir belge ibraz etmediği, başka bir taşıyan tarafından taşınan farklı bir yük üzerinde hapis hakkının tesis edilmesinin ve defter tutulmasının talep edildiği, zilyetliği dolaylı yoldan bile elinde bulunmayan bir yük üzerinde alacaklının hapis hakkının bulunmadığı, bu nedenle de icra müdürlüğünce hapis hakkının tesis edilmesi ve defter tutulmasının mümkün olmadığı- İcra müdürlüğünün kanuni düzenlemelere uymakla yükümlü olduğu, hapis hakkının devam edip etmediğini re'sen inceleyebileceği, bu hususu yasaklayan herhangi bir düzenlemenin de bulunmadığı-
İlamın icrası- Eda hükmü- Tespit hükmü-
İcra takibinin dayanağı mahkeme kararında " .A.Ş. hissesinin ... kısmının iptaline ve bu payın davacıya ait olduğunun tespitine, hüküm özetinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine..." karar verildiği- Bir işin yapılmasına ilişkin olmak üzere verilen eda hükmü içeren kararların ilamlı icraya konu edilebileceği- Takip dayanağı ilamda, bu yönde bir eda hükmü oluşturulmadığından, ilamın kesinleşmesi halinde yargılama giderleri ve vekalet ücreti kalemlerinin istenebilmesi mümkünse de, ilamın diğer tespite ilişkin kısmının icra yolu ile infazının mümkün olmadığı-
Munzam zarar- Tahkim sözleşmesi-
Munzam zararın temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borç olduğu-Asıl borcun kaynağı haksız fiil, sebepsiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde, bu borcun hukuki sebebinin asıl alacağın temerrüde uğraması gibi hukuka aykırılık olduğu- Tahkim sözleşmesi yapılırken tahkime konu yapılacak uyuşmazlığın belirli olması (uyuşmazlığın hangi hukuki işlemden kaynaklandığının taraflarca bilinmesi) gerektiği- Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer alan tahkim şartı yalnızca sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar için geçerli olup temel ilişkiden bağımsız olan ve esas olarak Borçlar Kanunundan kaynaklanan munzam zarar taleplerini kapsamadığından uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olduğu-
Yargılama aşamasında davacı tarafından sunulan belgelere delil olarak dayanılıp dayanılmadığı-
Taraflarca usulüne uygun şekilde ileri sürülen ve dayanılan vakıalar esas alınarak uyuşmazlıkların çözüleceği- Davacının protokolü onaylar mahiyette ..2008 tarihinde davalının imzasını taşıyan belge aldığı iddiasını dava dilekçesinde ileri sürmediği, dava dilekçesinin deliller kısmında bu belgelerin gösterilmediği, delil listesi incelendiğinde açıkça ..2008 tarihli belgelere dayanılmadığı, Özel Dairenin birinci bozma kararı öncesinde yapılan yargılama aşamalarının hiçbirinde bu belgelerden bahsedilmediği dikkate alındığında davanın reddine dair verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu- "Davacının süresinde sunduğu delil listesinde icra dosyasına dayandığı, ..2008 tarihli belgelerin de ilgili dosya içerisinde bulunduğu, böyle olunca direnme kararının bozulması gerektiği" yönündeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Borca katılma sözleşmesi- Kefalet sözleşmesine ilişkin şekil kuralları-
TBK m. 603 gereğince; kefalet sözleşmesine ilişkin şekil kurallarının, gerçek kişilerce teminat amacıyla yapılan borca katılma sözleşmeleri bakımından da uygulanması gerektiği- Davaya konu sözleşmenin TBK m. 583/1'de belirtilen geçerlilik koşullarını içermediğinden geçersiz olduğu, yani, takibe ve davaya dayanak sözleşmede sorumluluk miktarının, kefalet tarihinin, müteselsil kefillik ibaresinin davalının el yazısı ile yazılmadığı ve eş rızasının bulunmadığı, bu haliyle davalı bakımından geçerlilik şartlarını sağlamayan sözleşmeye dayanılarak davalıya başvurulma imkanının bulunmadığı-
Dava açma süresi- Zamanaşımı- Hak düşürücü süre-
Satın alınan tohumun ayıplı olduğu iddiasına dayalı meydana geldiği belirtilen zararın tazmini istemine ilişkin dava, Tohumculuk Kanunu m. 11 gereği 6 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından, davanın reddi gerektiği- "Somut olaydaki düzenlemenin zamanaşımı süresi olduğu, davalı tarafın da zamanaşımı def’inde bulunmadığı dikkate alındığında, davanın hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu" şeklindeki karşı görüşün benimsenmediği-
Yeninden kiralama yasağı (TBK m. 355)- Tazminat koşulları-
TBK m. 355 uyarınca, yeninden kiralama yasağının başlayabilmesi için kiraya verenin, ihtiyaç nedeniyle tahliye davası sonucu aldığı mahkeme kararını uygulatmak suretiyle kiracının kiralanandan tahliyesini sağlaması gerektiği, davacının icra marifeti olmaksızın kiralananı tahliye etmesi durumunda tazminat koşullarının oluşmayacağı- "İş yeri ihtiyacı nedeniyle davacı aleyhinde açılan tahliye davasının kabul edilerek kesinleşmesi üzerine ilamlı icra takibi başlatıldığı ve düzenlenen icra emrinin davacıya tebliği üzerine davacının iş yerini tahliye ettiği gözetildiğinde, yeniden kiralama yasağına aykırılık nedeniyle tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği" şeklindeki karşı görüşün benimsenmediği-
Kiralananda 3. kişinin bulunması (İİK m. 276)- Kefalet sözleşmesi- Tahliye taahhüdü- Koruma kararı-
Kiracı ile boşanma aşamasında olan ve aynı zamanda onun kefili olan eşinin İİK m. 276 anlamında üçüncü kişi sayılması mümkün müdür?
Anlaşmalı boşanma sonucu döviz cinsinden hüküm altına alınan iratların Türk Lirasına uyarlanması istemi-
Anlaşmalı boşanma sonucu 12.12.2002 tarihinde döviz cinsinden hüküm altına alınan iratların Türk Lirasına uyarlanması istemli eldeki davada; boşanma tarihinden dava tarihine kadar geçen 18 yıllık süre sonunda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına bakıldığında; kadının gelirinde ve mal varlığında artış olduğu buna karşılık erkeğin ise maddi anlamda güçsüzleştiği, nafaka yükümlüsü erkeğin mesleği, sosyal statüsü, yaşı uyarınca emekli sınıfında kabul edildiği, geliri ile orantılı yaşam standardı, ortak çocuğun anne ve babasının ekonomik durumlarına ilişkin ifadeleri bir bütün olarak gözetildiğinde, açılan davanın dürüstlük kuralına aykırı olduğu söylenemeyeceği- Aradan geçen uzun süre içerisinde tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında gerçekleşen esaslı değişiklik, yoksulluk nafakasının niteliği ve amacı, makul insanlardan beklenen öngörü, zamansal olarak bakıldığında davanın on sekiz yıl sonra açılmış olması, esaslı değişikliğin nafaka yükümlüsünden kaynaklanmaması, taraflar arasındaki menfaat dengesinin orantısız hale gelmesi ve özellikle dürüstlük kuralı uyarınca aradan geçen uzun yıllar sonucunda artık ifanın borçludan beklenebilir olmadığı ve TBK m.138 hükmünde belirtilen uyarlama koşullarının gerçekleştiği- "Aradan geçen zaman içerisinde tarafların ekonomik durumlarında bir değişiklik olmadığı, döviz kurundaki değişikliğin davacı tarafından öngörülebilecek bir durum olduğu" görüşü "Somut olayda sözleşmenin uyarlanması koşulları oluşmuş ise de Bölge Adliye Mahkemesince karar altına alınan yoksulluk nafakası miktarının az olduğu, böyle olunca kadın yararına daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İcra takibinin tedbiren durdurulması- Hakimin sorumluluğu-
Dava dilekçesinde icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar veren hâkimin zararın doğmasına neden olduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu davanın, gerekçeli kararı veren hakime ihbar edildiği ancak icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar veren hâkime davanın ihbar edilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-